19 aralık 2000 tarihinde arkadaşlarda gezmelerde tozmalarda sürttüğümüz bir günün ardından yeşil kafalı minibüslere doluşmuş evlerimize dağılıyorduk. önünden her geçişimizde keder ve kesavetin bastırdığı bayrampaşa kapalı cezaevi'nin önü hiç görülmemiş bir biçimde kalabalıktı. askeri araçlar, itfaiyeler, basın araçları, hepsi oraya doluşmuş, askerlerin etrafını çevirdiği bir grup, genci yaşlısı, kadını erkeği dövünerek ağlıyorlardı. eve vardığımda hemen televizyonu açtım; hayata dönüş operasyonu başlamıştı. 20 cezaevinde 10.000'den fazla "güvenlik" görevlisinin yeraldığı bu operasyon, kısa zaman içerisinde hürriyet gazetesi'nin iç yüzünü, medyanın yavşaklığını, adalet bakanlığı'nın rezaletini ve ölen mahkumlar için kullanılan "patır patır indirildiler" tanımını öğrenecektik.

hapisanelerde tutukluların başlattığı ölüm orucu eylemlerini sonlandırma "maksatlı" bu operasyon ardından kamu ve toplum vicdanı, devletin güvenilirliğine zarar vermeme ve ölüm orucu eylemlerini gerçekleştiren örgüt / örgütlerin halk gözündeki sempatisini tarumar etmek için içinde bulunduğumuz güne kadar 122 insanın hayatını kaybettiği ölüm oruçları hakkında yapılan "sahte oruç, kanlı iftar" başlıklı haberlerle "bağımsız" bildiğimiz medya, devletin operasyonundaki en ağır silah olarak boy göstermiş, kimi ailelerin yıllardır evlerine giren gazetelerin bir daha hiç bir zaman alınmamasına sebep olmuştur.

dönemin adalet bakanı hikmet sami türk'ün operasyon sonrası mahkumların kalaşnikofla ateş ettiği iddiası kısa sürede asılsız çıkmış, ölen bir askerin "asker kurşunuyla" hayatını kaybettiği resmi makamlarca kesinlik kazanmıştır. öldürücü dozda gazın kullanıldığı operasyonda onlarca tutuklu yanarak hayatını kaybetmiş, bir şekilde yanarken kurtulan kadın mahkumlardan biri ambulansa bindirilirken dönüp arkasına "hepimizi diri diri yaktılar" şeklinde haykırmıştır. ve günümüze gelene kadar bile değil, daha operasyondan bir kaç ay sonra tüm bu kepazelik bitmiş, hürriyet gazetesi manşetteki "sahte oruç" haberlerini bir kenara bırakmış ve hülya avşar'lı, sibel can'lı manşetleriyle yeniden gazetecilik saygısını ve basın meslek ilkeleri düsturunu yeniden benimsemiş, aydın, çağdaş, zeki milletimizin evlerine yeniden girmiş, ertuğrul özkök yurtdışı gezilerinden bahsetmeye yeniden devam etmiş ve vatan millet rahat bir "oh" çekmiştik.

insan hayatının değerini ölçüp biçmeden ve daha doğrusu "hayat"ın ne olduğunu bilmeden ceplerini doldurabilmenin hesabını yapan "basın" mensuplarının halk nezdindeki güvenilirliği bir bir çökerken, büyük gazetelerin satın alınma amacının sadece seri ilanlar sayfaları olduğu da nezdimde kanıksanmış, hiçbir kağıda kaleme güvenmeme hissiyatı doğmuştur.

2000 - 2001 yılında, hayata dönüş operasyonunun bilançosu şu şekilde açığa çıkmıştı;

operasyon düzenlenen cezaevi sayısı: 20
öldürülen tutuklu ve hükümlü sayısı: 30
hastaneye kaldırılan yaralı tutuklu-hükümlü: 237
yaşamını yitiren asker: 2
yaralanan asker sayısı: 6
edirne f tipi cezaevine sevk edilenler: 348
kocaeli f tipi cezaevine sevk edilenler: 340
sincan f tipi cezaevine sevk edilenler: 341
kartal f tipi cezaevine sevk edilenler: 67
bakırköy kadın ve çocuk tutukevine sevkler: 45
açlık grevi süren cezaevi: 41
operasyon öncesi ölüm orucunda olanlar: 259
operasyondan sonra ölüm orucunu sürdürenler: 357
açlık grevini sürdürenler: 1656
operasyonu protesto sırasında gözaltına alınanlar: 2145
operasyonu protesto edenlerden tutuklananlar: 58
copla tecavüz iddiası: 8
operasyon sonra basılan kültür merkezi, dernek, parti binası: 18
mühürlenen dernek sayısı: 2
jandaramaların hücrelere gireceği sırada mahkumlar "eğer girerseniz, kendimizi ateşe veririz" diyordu, jandarma dinlemiyor, içeriye doğru kararlı adımlarla ve "ölümleri durdurmak" için, "sevgi ve barış dolu bir dünya" için postallarıyla ilerliyordu, bu sırada mahkumlardan biri kendisini ateşe verip yavaş adımlarla jandarmalara doğru yürüyor, o kadar itfaiye aracının bulunduğu cezaevinde söndürüp "hayata döndürmek" varken, yanan mahkuma ateş açıyorlardı...

"cinayeti kör bir kayıkçı gördü
ben gördüm, kulaklarım gördü" (1)

medya özgürlüğün simgesi...

türkiye cumhuriyeti, bir hukuk devleti...

"zaman
uykunun en tatlı saati
zaman
sinsiliğin çalar saati
günler
19 aralık 2000'de durdu
zaman
geçip gitmek istiyordu
bahar dallarına
buğday tarlalarına
gelinciklerin oynaştığı
yağmurun yıkandığı bir dünyaya
zaman geçip gitmek istiyordu

geçit vermedi bir kurşun
o ilk çığlık
yere çaldı zamanı
zaman paramparça" (2)

"patır patır" ölüyordürülüyorlardı. zaman gibi, yere çalınıp, paramparça ediliyorlardı. gelinlik yaşlarındaki kızlar, sevgilisiyle bir kafede oturup çay içmenin, bir sinemaya gitmenin, bir yerlerle el ele dolaşmanın tadını bilmeyen çocuklar, aşık oldukları kızların yüzlerini değil, küçük kalplerine giren g-3 mermileriyle tanışıyordu ilk kez kalplerinde.

aşktan önce kanı tadıyorlardı...

"...70 küsür mahkumun cezaları ertelendi. ailelerine teslim edildi bu mahkumlar. zira artık hiçbiri kendisi değil. hepsi ölüm oruçları sırasında , ali devletimizin 'tak serumu çıkar serumu' dayatması yüzünden sakat kaldı.

hepsi geri dönüşsüz wernicke-korsakoff sendromundan mustarip.

yani hepsi artık, 4-5 yaşında birer çocuk. bunları yazarken gözlerim doluyor. düşünün! hapishanenin hastanelerinde kendilerine top atan jandarmalara 'abi topumu ver' diye yalvaran 'anne, baba' diye ağlayan , doğru dürüst yürüyemeyen , hareket edemeyen, sakatlanmış ebedi çocuklar artık onlar..." (3)

hepsi çocuk ruhluydu, şimdi ölenler tanınmaz bedenli, kalanlar sessiz, sedasız aşıklar.

"yanıyor duvarlar, beton yanıyor
bombalar yağıyor duman çöküyor
cehennemi dünyada yaşıyoruz biz
kahkahalar atıyor zebanilerimiz

biz altı kadındık mapus damında
açlığımızla yürürdük halkın bağrına
yüreğimiz yanarken vatan aşkıyla
bedenimizi yaktılar kahkahalarla

seni çok sevdik ey güzel vatan
ekmeğini hasretini sevdalarını
aynı hasret için yine ölebiliriz
aynı sevda için yine ölebiliriz

yoksulluğumuz kardeştir bizim
aynı kurşunlarla vururlar bizi
aynı ateşlerde yakarlar bizi
yangınlarda diri diri yakarlar bizi

altı kadındılar
özlem'le baktılar
nilüfer çiçekleriydiler yandı kavruldular
seyhan ırmağında yunup arındılar
yazgül'lerinde yaşayacaklar..." (4)

...

(1) türk tabipler birliği

(2) cehennem şiirleri - berrin taş

(3) perihan mağden

(4) grup yorum - diri diri yaktılar.
tümünü göster