aşk insanın varolmasından beri üzerine en çok düşünülmüş, en çok konuşulmuş, en çok şarkılarda, şiirlerde, resimlerde yer almış kavram. milyonlarca fikir ve tanım var herkesin aklında. bu fikirlerin belkide en önemlisi shakespeare'e ait değil mi? oyunları, o muhteşem soneleri.. hakkında pek çok söylenti çıkan bir adam o ama ne olduğunun, kim olduğunun önemi var mı? önemli olan geride bıraktıkları. ve aşk üzerine çok şey bıraktı.
bana sorarsanız aşk güzel bir oyun, oyun sonsuza kadar sürmez sadece etkileri sürer. aşk da sürmez sadece etkileri sürer. ama gerçek midir? gerçektir. sadece bir gün herkes gider, ve insanlar unuturlar, şaşılacak şekilde çok erken unuturlar.

shakespeare de aşkın sona erdiğini belirtmiş, her ne kadar aşka aşık olsada. ve o kadar da güzel anlatmışki üstüne tek söz edemiyorum. aslında benim sözlerimde gereksiz burada,sözü ona bırakıyorum;(şimdikinden çok daha güzel eski ingilizcesiyle birlikte)

sonnet no. 49.

against that time (if ever that time come)
when l shall see thee frown on my defects,
whenas thy love hath cast his utmost sum,
called to that audit by advised respects;
against that time when thou shalt strangely pass
and scarcely greet me with that sun, thine eye,
when love converted from the thing it was
shall reasons find of settled gravity;
against that time do l ensconce me here
within the knowledge of mine own desert,
and this my hand against myself uprear
to guard the lawful reasons on thy part.
to leave poor me thou hast the strength of laws,
since why to love me l can allege no cause.

sone 49

o gün gelsin,hazırım, ergeç gelirse o gün
kusurlarıma bakıp kaşını çatacaksın,
aşkının değerine ters düşecek gördüğün,
bu uyuşmaz hesabı silip kapatacaksın.
o gün gelsin,hazırım;el gibi geçersin ya,
o güneş gözlerinle,selam bile vermeden;
aşk bürünmüştür artık bambaşka bir kılığa,
asık suratın için bulursun birçok neden.
o gün gelsin,hazırım,alıştırdım kendimi;
değerim,hakkım budur diyerek bile bile,
kendime karşı tanık,kaldırırım elimi
ve savunurum senin haklı özrünü şöyle:
zavallı ben'i bırak,yasalar senden yana,
gerekçe gösteremem bana sevgi duymana.
hangi sonesinde hangi oyunun hangi karakterin söylediğini unuttuğum bir dizesi yahut cümlesi vardır bu sekpir mi saksırpır mı yoksa pırpır uçak mı olarak yazılan ama doğru düzgün yazımla shakespeare efendinin;

'zamanla değişen aşk gerçek aşk değildir'

ingilizcesi aklımda kalmamış ama türkçeye tercümesi bu.

gariptir ki bu shakespeare hazretleri özellikle hamlet oyunun gayet gaddar bir biçimde hamlet gözünden şöyle diyaloglar geçiriyor;

ophelia: çok kısa sürdü lordum.
hamlet: kadınların aşkı gibi mi?
ophelia: diliniz çok keskin.
hamlet: körletmeğe kalkma elini kesersin.

bu elbette hamlet'in amcasının yediği naneyi suratına vurduğu akabinde detayında ophelia'nın pederinin hamlet ile validesinin konuşmasını dinlemek için maydonozluk yapması ile bitecek süreci kapsıyordu.

olmak yahut olmamak sorunsalına çare bulmaya gayret ederken;

'kimdir bu gelen ah ophelia,
peri kızı uyandır beni rüyadan'

hele ki ophelia intihar edip cenazesi alelacele kalkarken - getrude: düğün yatağına sereceğim çiceklerin cenaze çiceği olmasını istemezdim- hamlet'in tesadüf üzeri cenazeye katılması ve laertes ile kapışırken söylediği sözler ki;

'ophelia'yı seviyordum. kırk bin kardeşi, tüm sevgilerini birleştirseler, gene de onu sevemezlerdi benim sevdiğim kadar'

fazla teferruata gerek yok seç beğen al.

william shakespeare'in hüneri kişilerinin tek boyutlu değil çok boyutlu olmasıdır.

zaten bundan dolayı bu adamın aşk denilen zımbırtıyı tek boyutlu olarak alabilmesi kabil midir?

değildir. o halde biz de hamlet'ten bir dörtlük ekliyelim;

serçenin ölmesinde bile bir bildigi vardir kaderin.simdi olacaksa
bir sey yarina kalmaz, yarina kalacaksa bugün olmaz.bütün mesele hazir
olmakta.madem hiçbir insan birakip gidecegi seyin gerçekten sahibi olmamis,
erken birakmis ne çikar, ne olacaksa olsun!