"1915'te osmanlı ermenilerinin maruz kaldığı 'büyük felaket'e duyarsız kalınmasını, bunun inkar edilmesini vicdanım kabul etmiyor. bu adaletsizliği reddediyor, kendi payıma ermeni kardeşlerimin duygu ve acılarını paylaşıyor, onlardan özür diliyorum"

1915 yılında yaşamamış, techir zamanında orada bulunmamaış sözde aydın ve çağdaş kişilerin başlattığı bir imza kampayası bu metinle başlıyor. öncelikle anlamak istediğim; kimsiniz ve kimin adına, ne için özür diliyorsunuz? büyük felaketle kastedilen nedir? 1915 yılında katledilen zaza ve türkler için özür beklemek yerine neden özür dileme yolu seçilmiştir.

"büyük felaket" özenle seçilmiş, imza atacakları rahatsız etmeyecek bir tabir. soykırım kelimesi kullanılmamış çünkü bundan çekinenler, korkanlar imza atmayacaklardı. zorunlu göç de kullanılmamaış çünkü bunun altında soykırım ifadesi bulamazsınız. başlatanları niyeti neydi bilmiyorum ama gerçekten çok akıllıca bir kampanya. tabi ki ermeniler için. yarın bir gün tekrar bu soykırım tartışmaları alevlendiğinde yüzümüze çarpacakları binlerce türk'ün itirafı hazırlanmakta böylelikle.

soykırım safsatasına değinmek istemiyordum lakin bir iki kelam etmekte fayda var bu bağlamda.. vatan hainliğiyle suçlanan ermenilerin çokluğu ve kimliklerinin belirlenememesi üzerine osmanlı toplu bir göçle ermenileri topraklarından sürmüştür. bu sırada hayatını kaybeden ermenilerin sayısı kimilerine göre komik ama, bir buçuk milyon civarıymış. o zamanki osmanlı ermenilerinin nüfus kayıtlarına bakıldığında böyle bir rakamın saçma olduğu görülmektedir. diğer yandan göç eden ermenilerin içindeki çetecilerin yakıp yıktığı köylerdeki katledilen yüzbinlerce masum insan hiç anılmamaktadır. bir tarafta yol şartlarının ağırlığından , hava şartlarından ölen ermeniler, diğer yanda ise kasıtlı olarak öldürülen, yağmalanan, tecevüze uğrayan türkler. ve ne acı ki bugün o türk'lerin torunları olduğunu iddia edenler ermenilerden özür diliyor. böyle bir kampanya başlatanlar bir an önce bu rezilliğe son vermeli ve türk halkından özür dilemelidir.

ermeni olayı 1915 te bitmemiş tarihte her zaman baş ağrısı olarak karşımıza çıkmıştır. 50yi aşkın ateşemizin ermeni suikastçilerce öldürüldüğü, 1992 de hocalı'da 83'ü çocuk 1500e yakın türk/azeri sivilin, rus destekli ermeniler tarafından katledildiği unutulmuş, 1915 te ne olduğu bile belli olmayan bir olay için özür dileme yarışına girmiş aydın(!)lar.

atilla ilhan'ın %10 luk hain aydın kontenjanı olarak tanımladığı kesim sanırım bunlar. belki de milyon dolarlık nobel barış ödülü peşindedirler, kimbilir...

alternatif imza kampanyası için http://www.ozurbekliyorum.com sayfası ziyaret edilebilir.
"vatan hainliğiyle suçlanan ermenilerin çokluğu ve kimliklerinin belirlenememesi üzerine..."

aman tanrım!

en iyimser rakamla altı yüzbin (600.000) insanın katledildiği bir felaketin boyutlarını ifade etmek için ne kadar orjinal bir mazeret!? şu halde neden yirmi milyon kürdü toplayıp üzerlerine benzin dökmüyoruz, zira vatan hainliğiyle suçlanan kürtlerin sayısını tespit etmek neredeyse imkansız. bence hepsini sürelim, ülke boşalır biraz, hem işsizlik azalır falan.

bakınız, ben anamın karnından soykırım diyerek çıkmadım ama bir insanlık suçunun mahiyetini kavrayabilecek kapasiteye sahip olmam 20 yılımı aldı. eğer siz bir devletseniz ve karşınızda illegal bir örgüt silahlı saldırılarda bulunuyorsa sizin devlet olarak vatandaşlarınıza karşı mükellef olduğunuz şey bu isyancıları durdurmaktır. durduramıyorsunuz diye sırf isyancılarla aynı kökenden oldukları için yüzbinlerce belki milyonu aşmış bir kitleyi cezalandıramazsınız. hele hele bu ceza yönteminin onları kasten ölüme götürecek şekilde olmasına izin veremezsiniz, verirseniz bunun adına soykırım denir.

peki içinde benim de olduğum bu insanlar neden ve kimden özür diliyorlar?

1915 yılında bu ülkede yan komşumuzun alınıp götürülmesine ses çıkarmadığımız için yan komşularımızdan özür diliyoruz. üstüne yıllarca bu katliamı örtbas etmeye, sözdeleştirmeye çalıştığımız için özür diliyoruz.

diyeceksiniz ki osmanlı ve t.c ayrı devletler, velev ki öyle olsun bu sizin tarih kitaplarınızda kahpe ermenilerden bahsedip ölen masum osmanlı ermenilerinden hiç sözetmeme ayıbınızı örter mi? bir milleti düşmanlık ve nefretle doldurmanızı haklı mı çıkarır?

biz bu topraklarda öldürülmüş her masum insan için aynı hüznü duyuyoruz, fakat ermeniler için daha da üzgünüz çünkü onların acılarını dahi paylaşmaya tenezzül etmedik, sürekli inkar ettik ve atalarımızın günahlarını adi birer kambur gibi sırtlandık. bu yüzden gerçekten üzgünüm ve özür diliyorum. şu kadarlık ömrümün yarısından çoğunu "ama siz de bize yaptınız." diyerek ölümlerinizi haklı çıkarmaya çalıştığım ve sadece ermenisiniz diye size nefret beslediğim için özür diliyorum. bu benim suçum değildi, bana böyle öğrettiler ve ben ancak aydınlanabildim, bu gecikmişlikten ötürü, zihnimi karartan devletim, bana doğru belletilen geleneğim adına sizden özür diliyorum ve acılarınızı en samimi hislerimle paylaşıyorum.

özür diliyorum çünkü bu benim vicdanımın arınması için gerekli, sizden bunun karşılığında bir şey beklemeye hakkım yok. çünkü zalimin özür beklemesi abesle iştigaldir. eğer sizin hatalarınız varsa ermeni kardeşlerim, sizler de arının, bunu ancak tavsiye edebilirim, dayatamam.

bir gün sınırların olmadığı bu topraklarda yeniden yanyana yaşayabilmek umuduyla...

arınmak için: [http:ozurdiliyoruz.com ]
"vatan hainliğiyle suçlanan ermenilerin çokluğu ve kimliklerinin belirlenememesi üzerine"

bence hiç de aman tanrım'lık bir cümle değil.

osmanlı devletininin 1914 nüfus istatiğine göre osmanlı topraklarında yaşayan ermeni nüfusu 1.221.850'dir. haklarında techir kararı çıkan sadece doğu anadoluda yaşayan ermenilerdi. anadolunun diğer bölgelerinde yaşayan ermeni nüfus hiç bir şekilde göçe zorlanmamıştır.

osmanlı, zaten savaş halinde olduğundan ve doğuda at izi it izine karıştığından böyle bir karar almak zorundaydı. amacı ermenileri katletmek olsaydı 700 yıldır yanyana yaşadığı bu milleti o zamana kadar sağ bırakmazdı zaten.

1915 te olanları katliam olarak nitelemek osmanlı'ya acımasızlık etmektir. osmanlı devleti göç eden ermenilerin üzerine ne bir ordu göndermiştir, ne de bölge halkını bu konuda teşvik etmiştir. osmanlının ermenilerle aslında hiç bir sorunu yoktu. ta ki doğu bölgesinde yaşayan ermenilerin osmanlıya karşı düşman devletlerle işbirliği ederek hıyanete düşmesine kadar. osmanlı devleti de zorunlu bir refleks olarak bunları kuzeye sürmüştür. çünkü evinizin içinde bir düşman varken dışarıdakilerle savaşmanız imkansız hale gelir. dünya savaşı patlak vemiş, osmanlı tam da ortasına düşmüş buı savaşın. her cephede bir ordusu bulunan ve iç güvenlik konusunda halkına can güvenliği sağlayamayacak olan bir devlet başka ne yapabilirdi ki?

bu arada, erkek nüfusunun tamamına yakını cephede olan bir devlet acaba hangi kuvvetlerle bu sözde katliamı gerçekleştirmiştir? soykırımın anlamını bilen birinin yaşananları buşekilde nitelemsi gerçekten tuhaftır. devletin ewrmeniler hakkında herhengi bir olumsuz politikası yokken, 1915 yılında osmanlı kabinesinde 3 bakan ki hazine bakanı dahil ermeniyken ne oldu da bir gecede herşey değişti ve osmanlı halkı delirmiş gibi ermeni kesmeye başladı? buna inanmak nasıl bir saflıktır? bir gecede topluca cinnet geçiren osmanlı halkı ermenilere bir anda düşman oldu ve onlara soykırım uyguladı! bu mudur?

avrupa komisyonlarında bile bu konuyu halletmesi gerekenlerin tarihçiler olduğu vurgulanmışken ne oluyor bizim aydınlarımıza da soykırımı kabul ediyorlar? fransa ve ermenistan arşivlerini paylaşmamak için ısrar ederken ve kendi arşivlerimizde aksi yazdığı halde neden bu kabullenilmişlik?

artniyetli insanlar olduklarını düşiünmek istemiyorum bu kampanyayı başlatanların. belki entellektüel aydın vicdanının onlara göre gereğini yapıyorlar, lakin bunun bizden götüreceklerini neden kimse hesaplamıyor? ermeni diasporası sözcüsü bile ne kadar memnuniyet verici bir hareket olduğunu vurgulamışken biz hala neden anlamıyoruz bazı şeyleri?

ermenilerin kısa, orta ve uzun vadede gerçekleştirmek istedkleri 3 fantazisinin ilk ayağı sanırım yavaş yavaş gerçeklşiyor aydınlarımızın katkılarıyla. ermeniler türk aydınlarının da desteğiyle dünyaya olmayan bu soykırımı kabul ettirecek ve ardından tazminat ve taleepler gelecek. benim komplo teorim değil bu. ermenilerin kimseden saklamaya gerek bile duymadıkları planları.

özür dileme kampanyası bizi daha şimdiden bölmüşken gelecekte sebep olacaklarını tahmin bile etmek ürkütücü.

nazilerin soykırımına uğrayan yahudilerin, yahudilerin kırıp geçirdiği filistinlilerin, çeçenlerin, boşnakların, afrikada soykırıma uğramış kabilelerin, kızılderililerin, fransızların bir gecede katlettiği 6 bin protestanın, hocalı'da katledilen azeri türklerinin, techir sırasında hayatını kaybeden ermeni , türk ve kürtlerin acılarını yürekten paylaşıyorum. özür dilemenin bir erdem olduğuna tüm kalbimle inanıyorum. ama asla yapmadığım bir şey için özür dilemiyorum.
özür dilememek ve dileyenlere tepki göstermek eylemsizlik değil aksine eylemin ağa babasıdır. son derece bilinçli bir harekettir.

özür dileyenlerin aydın olarak anılması hareketin doğru olduğu anlamını yaratmıyor. aydın halkına tercüman olandır, anlatmak istediğini anlatandır. bakıyoruz özür dileyenlere sayıları 15bine yaklaşmış, diğer yandan bunları eleştirenlerin hatta kınayanların başlattığı *(*dahil olduğum) özürbekliyorum hareketi ise 100bin civarı katılım almış. demek ki aydınların tarafı halk tarafıyla pek de aynı safda değilmiş. peki o zaman bu aydınlar hangi halkın tercümanı? kimin için, neyin mücadelesini yapıyor. başlattıkları hareketin demokrasi içierisinde bir hak olduğu şüphesiz, ama ülkeye vereceği zarar da ortada. hangi aydın kişi ülkesine bu kadar düşman olabilir? neden bu ülkenin hep kaybetmesini isterler? hani olur da bir gün ermenistan'a tazminat adı altında ödeme yapmaya başlarsak, yine bunlar aydın olarak aldıkları nobel barış ödülü ikramiyesiyle ilk olacaklar mı? yoksa senin benim çocuğum mu ödeyecek o paraları, aydınlarımız villalarında purolarını tüttürüyorken?

özürdiliyorum hareketi türkiye için son derece gereksiz, asla menfaatine olmayacak bir girişimdir. 1915'te olanlar hakkında inandığım tek şey asla soykırım yapılmadığıdır. zaten bu gerçek olsa biz çoktan tazminatı ödeyip cezamızı çekmiş olurduk. bak almanlara, 1915'ten 30 sene sonra yedikleri haltın cezası kesildi ve ödedi bile. bütün dünya biliyor aslında ermenilerin ne yapmak istediğini. güçlü ülkelerde güçlü lobi faaliyetleri olmasa zaten hiçkimse bu iddialarını ciddiye bile almazdı.

neyse efendim, suçsuz adam özür dilerse durduk yere suçlu çıkar. türkiye'mi suçlu çıkarmaya çalışanları aydın olarak tanımıyorum. bugüne kadar kıbrıs'ta rumların yaptığı katliam için, hocalı da ermenilerin yaptıkları için, güneydoğuda halkıma ve askerlerimize yaptıkları için, kurtuluş savaşımızdan evvel bize çektirdikleri çile için hiç kimseden özür istemeyenler, bugün bu halkın masum olduğu bir konuda birilerinden özür dileniyorsa vicdan masturbasyonu adı altında, ben şahsım adına o kişilerle aynı tarafı paylaşamam.

aydın denilen bu insanlarla aynı soyu *(*madem olay soy) paylaştığım için, bahsettiğim olaylarda ve nicelerinde kaybettiğimiz, katledilen çocuklardan, kadınlardan, eli ayağı tutmayan yaşlılardan, şehit verdiğimiz insanlarımızdan özür diliyorum.
ben bu soykırımlar için özür dileme mevzusunu anlayamadım, anlayamayacağım da herhalde. gerçi ben millet kavramını da pek anlayamıyorum. ama bu durum gerçekten komik geliyor bana. günümüzden onlarca yıl önce benim hiç tanımadığım insanlar, benim hiç tanımadığım insanları öldürmüş. ama bunlar osmanlı devletindeki türkler olduğu için ben vicdan azabı duymalıyım ve ermenilerden özür dilemeliyim, saçma.

yahu benim "babam" öldürmüş olsa zamanında ermenileri ve benim bir arkadaşımın babası da o katliamda ölmüş olsa ben o arkadaşımdan bile özür dilemezdim. benim yaptığım bir şey yok ki?! babamın yaptığı şey için niye ben özür diliyorum ben mi dedim ona yap diye? durum böyle bile değil hiç tanımadığım insanlar hiç tanımadığım insanları öldürmüş ve benden özür dilemem bekleniyor.

sizlere hiç soykırım olmuş, olmamış geyiği yapmıycam. sadece şunun unutulmamasını istiyorum. bu iş özür dilemekle bitmez. yani bütün türkiye özür diler ve hükümet bu soykırımı kabul ederse eğer, bu her alanda önümüze çıkar her alanda diyorum ve illa ki gün gelir ve bizden tazminat talep edilir. işin en komik ve "şerefsizce" yanı şudur; "senin zamanında ataların benim atalarımı öldürmüş, sökül parayı". abartı değil gerçek bu! bu benim suçum değil, "bu neslin suçu değil" ama bedeli ödeyen , özür dileyen biziz? göremiyor musunuz bunun saçmalığını, niye özür diliyoruz tanımadığınız adamlar adına, biz mi öldürülmesine göz yumduk bizim ne suçumuz var da bedelini ödemek zorundayız?

çünkü bu iş özür dilemekle bitmez, bedelini bu ülke insanları bu "suçsuz nesil" illa ki öder soykırım kabul edilirse.
100 bin 15bin eşitsizliği türk aydınının, kendi halkına olan mesafesini belirtmek için verilen bir örnektir. söylenmek istenen "nah bu kadar halkın içindesiniz, aha da bu kadar halkın tercümanısınız".

"başlattıkları hareketin demokrasi içierisinde bir hak olduğu şüphesiz, ama ülkeye vereceği zarar da ortada" kelamını bile etmişiz.
her düşünceye saygı duyulmalı mı? ya bu düşünce sana karşı olmaktan öte zarar veriyorsa... sana ve sevdiklerine zarar vereceğini düşündüğün bir eyleme demokrasi adına nasıl saygı duyabilirsin ki? işte tam burada özür dileyenlerin niteliğini sorgulamak gerekiyor. tarih gösterecektir. eğer bu eylem bu ülkeye kaldıramıyacağı bir yük bindirirse (hain diyenlerin görüşü bu yönde) ne demek lazım o insanlara?

soykırım-katliam skoru tutmadım, tutamadım. çünkü metz yegern denilen örgütün arşivleri, tutanakları açılamıyor. sır gibi saklanmakta (sanırım abd'de). olayın ne denli bir katliam olduğu, nasıl bir kıyım olduğu yine bu faşist ermeni örgütünün (ki bugünlerde yasal siyasal bir oluşum) arşivinde saklı. ben soykırım olduğuna inanmıyorum. o yüzden özür de dilemiyorum. tabiki çekilen acıları paylaşırım, tüm insanların çektiği acılar keşke hiç yaşanmasaydı derim içten içe lakin savaşlar her gün sürmekte. her gün binlerce masum ölmekte.

osmanlının kontrolünde yapılan olaylar deyişi biraz ilginç. o tarihte osmanlı hükümetinde 3 adet ermeni bakan bulunmaktaydı, bir çok ermeni bürokrat görevdeydi osmanlı'da. kendi halklarının kıyımına onay mı verdi yani bu ermeniler? techir sırasında sadece doğudaki ermeniler sürgün edilmiştir sebep; düşmanla işbirliği yapmalarıydı. zaten adam gibi ordusu kalmayan, hemen hemen eli silah tutan herkesi orduya alıp cepheye göndermiş olan osmanlı , bir de içerdeki hainlerle uğraşmamak adına bu kararı almıştır. doğruluğunu tartışmak için zamanın şartlarıyla düşünmek lazım. elbette ki sonuçları hesaplanmış bir harekettir bu osmanlı adına. verilen 400bin rakamı da enteresan. zaten hepi topu 500-600bin ermeni techir edildi, bunların hepsi mi öldü? var mı böyle bir saçmalık? osmanlının niyeti kökten kazımak olsaydı böyle bir karar almaz, üzerlerine birlik gönderip işi bitiridi. tarihte bunun örnekleri var. düğüne davet ettikten sonra 6 bin protestanı sadece bir gecede öldüren ispanyollar gibi. ayrıca osmanlının o şartlarda böyle planlı kontrollü soykırım yapacak ne gücü vardı ne de bu işe ayıracak askeri personeli. halk yaptı diyen varsa ona sormak lazım hangi halk?tüm erkeklerin savaşta olduğu bir sırada, sadece çocuk-kadın ve iş görmez yaşlılar mı yaptı bu soykırımı? 400 bin kişiyle başetmek (ki bu kişilerin çoğu silahlı) bu kadar kolay mıdır?

talat paşa'yo öldüren ermeni tetikçinin mahkemeye sunduğu sözde soykırımın osmanlı kontrolünde yapıldığı ispatlayan telgafların, söylendiği gibi cephede ingilizlerin ele geçirdiği değil, paris'teki ermenilerin düzenlediğini ingiliz basını yazmıştı. işgalden sonra fransızların soykırım suçlusu olarak yargılayıp idam ettiği 3 osmanlı bürokratının yalacı şahitle mahkum oldukları malesef idamlarından sonra ortaya çıkmıştır. soykırımı ispat etmek isteyen işgal kuvvetleri tüm aramalarına rağmen bu konuda delil bulamamışlardır. abd kaynaklarından yardım istemişler, nihayetinde gelen telgrafta ingiliz abd konsolusu aynen şunları yazmıştır;

"malta'da tutuklu bulunan türkler aleyhine delil olarak kullanılabilecek hiçbir şey olmadığını bildirmekten üzüntü duyuyorum. yeterli delil oluşturabilecek hiçbir somut vakıa mevcut değildir. söz konusu raporlar, hiçbir suretle, türkler hakkında majesteleri hükümetinin halen elinde bulunan bilgilerin takviyesinde yaralı olabilecek delilleri bile ihtiva eder görünmemektedir"
`kaynak;washington'daki ingiliz büyükelçiliği, r.c. craigie'den lord jurzona 13 temmuz 1921; ingiliz dışişleri arşivi, 371/6504/8519`

hakkında sıcağı sıcağına bile herhangi bir delil bulamayan, osmanlının soykırım yaptığına dair ellerinde hiç bir şey olmayanlar o zamanlarda kıçlarına baka baka bu davadan vazgeçmişlerdir. ermenilerin bile somut delillerle ispat edemediği bir iddia için özür diliyor olmamız içimi acıtıyor.

vatanından edilen garibanlar neden düşmanla iş birliği yapmış peki? metz yegern'in aldığı karar osmanlıyı birinci dünya savaşında desteklememekti. yani düşmanca bir tavır koymuşlardı ortaya. yediğin kaba sıçarsan o kaptan bir daha ekmek yedirmezler sana.

hocalı'da olanları hafife almak nasıl bir vicdandır o da ayrı bir konu. ayrıca hocalı'da başlamadı ki ermeni olayı

türk olup olmamakla hiç bir zorum yok, ama bu ülkeyi kendime vatan edinmişsem, menfaatleri doğrultusunda hareket etmeye çalışırım. bu ülkeye zarar vermek isteyenlere engel olmak isterim. soykırım olup olmadığı belki bir muamma ama bu hareketin hiç de menfaatimize sonuç vermeyeceği kesin. o yüzden desteklemiyorum. desteklenmesini de istemiyorum.
soykırım iddiası ispat edilsin şahsım adına en derin üzüntülerimi bildirip , atalarımın yaptığı olay için utanırım. fatihi'n torunu olmak kadar deli ibrahim'i de atalarımızdan kabul ederek osmanlı mirasını reddedmiyorum. iyisiyle kötüsüyle onlar bizim atalarımızdı. uğruna kanımızı canımızı verdiğimiz bu topraklar kadar, "varsa" kötü işlerine de sahip çıkmaktır bize düşen.

lakin soykırım yoktur diyorum. 100 yıldır ne sikim belgelerse bir türlü ortaya çıkmamış, ermeni lobileri sayesinde dünyada varmış gibi gösterilen bu yalan sadece yalandır. faşist ermenilerin büyük ermenistan ülküsüne giden yolda bir adımdır. kabul ettirmek ve hak iddia etmek.
birilerinin başlattığı bu kampanyaya karşı çıkmam bu yüzdndir. kimilerinin vicdan temizleme olarak adlandırdığı bu etkinlik biinçli ya da değil art niyetli ermenilere yaramaktadır. kampanyanın başladığı gün ermeni diasporası sözcüsü değilmiydi ne kadar olumlu bir hareket olduğunu söyleyen, kabul etmek yolunda atıulmış bir adım olduğunu söyleyen? o adamlara bu kozu vermek için mi başladı bu imza töreni?

burası dahil sanal ya da gerçek tüm platformlarda fikir ayrılıkları, bölünmeler oluşturan bu eylemin acı faturası yine bize kesilecektir. gerçek olup olmadığı kanıtlanmamış bir hadise için özür dilemek, soykırımı kabullenmektir. soykırımı milletçe kabullendiğimiz görüntüsü ortaya çıktığı gün başımıza geleceklerden bu imzaları başlatanlar sorumlu olacaklardır. o zaman da bizden özür dilerler belki...
öncelikle (bkz: #4349).
bu yazımın neden anlaşılmayanlarıma girdiğini üstüne gelen yazıları okuduktan sonra anladım, şimdi biraz daha detaya inmek istiyorum.
öncelikle belirtmek istiyorum ki ben yazımda şuanki konu üzerinden bütün "ucu millet kavramına dayanan" durumların saçmalığını göstermek istedim. yani bence "yeaa bizim atalarımız ermenilerin atalarını öldürmüş, demek ki biz de onların suçunun bedelini ödemeliyiz" ne kadar saçmaysa, şuan "yeaa araplar bizi ingilizlere satmış zamanında şerefsizler" demek aynı derecede saçmadır. bu yüzden ingilizlere düşman olmak saçmadır. ve evet zamanında fatih sultan mehmet istanbul'u fethetmiş diye onunla gururlanmak da aynı derecede saçmadır. yüzyıllar önce yaşamış insanların yaptıkları bizi gururlandırıyor ya da utandırıyorsa bence bu saçmalığın daniskasıdır.

bu dediklerimi kabul edenler etmeyenler olabilir, saygı duyuyorum tabiki. ancak şimdi işin anlattıklarımdan daha da garip bir boyutunu göstermek istiyorum. ve işte bu kampanyanın tezatı da burada ortaya çıkıyor. farkettiyseniz ermenilerden özür dilemek için milliyetçilik şart. çünkü eğer bir insan ben milliyetçi değilim deyip de üzerine özür dilerse durum aynen benim dediğim gibi "kusura bakmayın hacılar zamanında benim tanımadığım adamlar sizin de şuan muhtemelen tanımadığınız insanları öldürmüş, bu yüzden sizden özür diliyorum bedelini ödemeye hazırım" demektir. bu özürün tek mantıklı yolu milliyetçilik kavramına inanmak ve "benim atalarım, benim milletim sizin milletinizi, atalarınızı" öldürmüş demektir. ancak burada mükemmel bir tezat var. çevremde gördüğüm bu özürü destekleyen tüm sözde aydınlar bir yandan milliyetçiliğe karşı protestolar yapıyor, barışarockta milliyetçiliğe hayır diye bağırılırken sahneye çıkıyor (baskın orandan bahsediyorum burada) bir yandan da milliyetçiliği işin içinden çıkarırsanız aşırı derecede manasız duran bir kampanyaya girişiyorlar. sırf bu ünlü isimler değil, çevrenizde de bakın destekleyenlerin çoğu milliyetçiliği reddeden tipler. sonuç olarak korkunç bir tezat var ortada benim anlayamadığım.

bu kampanyadaki amacın ermenilerle olan düşmanlığı gidermek, halkların barışını sağlamak olduğu söyleniyor. bence bu yol, türk halkını daha da gaza getireceği ve içindeki düşmanlığı arttıracağı için kesinlikle saçma bir yol. bunun yerine ben, "geçmişimizdeki bizleri birbirimize düşman eden kanlı olaylara ve ölen on binlerce insana üzülüyor, günümüzde iki halk arasında yeniden dostluğun kurulmasını temenni ediyorum" tarzı bir kampanya olmasını dilerdim. keşke gelip bana sorsalarmış di mi?
özür dilemeyenler dileyenleri 100.000-15.000 yenmiş, yeterince vatan haini ya da faşist ya da pasifist cümle cihana ilan edilmiş. artık kabak tadı da vermiş. son söz olur umuduyla aklımdan geçenleri yazmak istiyorum.

devletlerin politikaları, bireylerin vicdanları olur. devlet politika üretirken incelik aramaz. insani duyguları öncelik saymaz. bazı bireyler devletin birey için var olduğunu unutup onu uğruna can feda edilecek bir kutsal değer olarak görür. sonra devletin menfaatleri söz konusu olunca kendi fikir ve değerlerini hiçe sayar, vicdanını askıya alır. kişisel eylemlerini politikanın gereklerine göre belirler. bu kişiye vicdansız diyememem ama bu konularda vicdanını yoklamayı unutmuştur.

şimdi, ben özür dilerken vicdanımın sesini dinledim. annem küçükken bir hikaye anlatmıştı. o da anneannesinden dinlemiş. techir zamanı yola çıkmadan ekmek pişiren bir ermeni kadınının dipçikle itilip tandıra düşürüldüğü bir hikayeydi. annem bana ne yaptığının farkında değilidi ya... o günden sonra techir benim için içinde korkunç hikayeler barındıran kötü bir kelime oldu. sonra büyüdüm fiyakalı fikirlerim oldu. özrümün esas sebebi halkların kardeşliği özlemim mi? yoksa bu acıyı anlama hissiyatım mı?

eylemimin sebepleri bunlar. sonucunu düşünerek hareket etmedim. şimdi düşünüyorum da; bir ermeni, gazetesinin ara sayfalarının birinin köşesinde, türkiye'de bir grup insanın ermenilerden 'büyük felaketten acı duyduklarını, bu acıdan dolayı özür dilediklerini' belirten bir metne imza attıklarını okuyor. vicdanında birşeyler kıpırdıyor. aklına bütün tabularıyla ilgili bir soru işareti düşüyor... aklıma gelen sonuç bu.

şimdi birisi özür dilemiyorken de vicdanıyla arasında diyalog geçmişse onu kendimle aynı safta görürüm. bu şekilde oluşturacağımız politik sonuç ne olursa olsun herkes için en hayırlısı olacaktır.
internet aleminde stalin'e mal edilen bir söz var: ''bir sorunu çözmenin en iyi yolu, o soruna sebep olan insanları yok etmektir. ne kadar az insan, o kadar az sorun.'' bu söz gerçekten onun mudur bilmiyorum. bu kadar ileri gidip böyle bir cümle kuracağını da sanmıyorum. zaten önemli olan da o değil. önemli olan, bu sözün osmanlı bürokrasisinin toplumsal sorunları çözme yönteminin güzel bir özeti olması. yavuzun alevilere yaptıklarından tutun da, celali isyanlarının bastırılmasına kadar; göçebe türkmenlerin iskan edilme sürecinden tutun da, balkan isyanlarına kadar osmanlı bürokrasisinin toplumsal sorunlar karşısındaki despot tavrının örnekleri ile doludur tarih. bunu göz önüne aldığımız zaman, 1915'te doğu anadoluda hiçbir insanlık suçunun işlenmediğini iddia etmek tek kelimeyle kafayı kuma gömmek olur. 600 yıllık tarihi katliamlarla dolu olan osmanlı bürokrasisinin 1915'te birden hümanizmi benimsediğine inanmak için bir sebep göremiyorum ben. yaşananların soykırım mı, yoksa katliam mı olduğunu önemsemek ise, en az o suçu işleyenler kadar aşağılaşmaktır bence.

yukarıda sözü geçen kampanya ise hoşuma gitmişti benim. (evet bu yazı öznel bir yazı. ama bana bu sitede yazılan öznel olmayan herhangi bir yazı gösterebilir misiniz?) bu kampanya ile ilgili pek çok iddia ortaya atıldı. abd'nin yeni kafkasya politikası ile ilgili olduğunu söyleyenler bile çıktı. bu iddiaları pek umursadığım söylenemez. ben, daha çok bir tabuya bu kadar açıktan saldırılmasına sevindim. bu tabu, ''tarihinde bir karıncayı bile incitmemiş şanlı türk milleti'' önermesine dayanan milliyetçilikti tahmin ettiğiniz gibi.

tabuları olan insanlar, herkesin kendisi gibi düşündüğüne inanır. kendisi gibi düşünmeyen bir avuç insan ise, ya aptaldır ya da hain. normal bir insanın tabularının aksini savunmasını kabul edemezler. böyle bir durumda öfke ile şu soruyu sorarlar kendilerine :'' benim inandığım düşünceler o kadar net gerçekler ki, normal bir insan nasıl benim gibi düşünmez.'' dilinin ucuna şu soru da gelir: ''yoksa yanılıyor muyum?'' ama sorunun bırakın cevabını, kendisi bile mide bulandırdığı için öfke ile karşısındakini aptallıkla, hainlikle suçlar. aslında eylemi dışa değil, içe dönüktür. aptallara doğru yolu göstermek, ya da hainleri teşhir etmek değildir amacı. ondan farklı düşünenlerin neden yanıldıkları ile ilgili kendisini tatmin etmeye çalışmaktadır. nietschze'nin dediği gibi, insanlar düşünmek değil inanmak ister. dogmatik düşünen bireyin de kendisini zihinsel bir yıkımdan kurtarmak için tek çaresi karşısındakinin neden farklı/yanlış düşündüğü ile ilgili bir açıklama bulmaktır.

söz konusu kampanya da, bu süreci yaşattı milliyetçi kesimlere. eeee diyeceksiniz, o zaman bu kampanya neye yaradı. haklısınız, özür diliyorum kampanyası sayesinde toplumun her bireyi bir schopenhauer, bir sartre falan olmadı. ogün samastın, muhsin yazıcıoğlunun kahraman değil katil olduğunu da anlamadık. ama şu da var: hani derler ya parçalanan çin vazosu bir daha eskisi gibi olmaz diye; aynı mantıkla bir dogmatiğin tabularına da yeterince iyi saldırabilirseniz, onu kıyısından köşesinden de olsa düşüncelerini sorgulamaya itebilirseniz, emin olun artık düşüncelerini eskisi kadar sert savunamayacaktır. bir tek adımla dünya değişmez biliyorum; ama her yolculuk da bir tek adımla başlar değil mi?

şimdi, gelelim bu yazının asıl varoluş amacına. yukarıda yazdıklarım zaten tartışılan konuların öznel bir özetiydi. geride bıraktığımız kısmı, biraz tavrımı belli etmek, biraz da yazıyı uzun tutmak için yazdım*(*gülücük). asıl kafama takılan kampanyanın ismi: özür diliyoruz. ''ermenilerin acılarını paylaşıyoruz'' ya da ne bileyim ''soykırımı kabul ediyoruz'' falan olsa sesimi çıkarmam da; kardeşim, üstlendiğin bir suç için özür dilersin. 1915'te ben yaşamıyordum bile. atalarım 1. dünya savaşında savaşmış mıdır onu da bilmiyorum. ki, emri bizzat dedem verse ne olur. babam cinayet işlese onunla birlikte hapis mi yatacağım. birey olarak ben, bu güne kadar hiçbir ermeni ile husumet yaşamadım. niye özür dileyeyim? 1915'te ölen ermeniler için tıpkı toplama kamplarında can veren yahudiler için üzüldüğüm gibi üzülürüm. pisliklerini ört bas etmeye çalışan devletimi ve faşist ideolojiyi eleştiririm. bunları anlıyorum ama neden özür dilemem gerektiğini anlayamıyorum.

bir de, yahudi soykırımı konusunda vicdanımı rahatlatmak için nazilere sövmem yeterken, 1915 olayları yüzünden neden özür dilemem bekleniyor. alman değil de türk olduğum için mi? iyi de, alman ya da türk olmayı ben seçmedim ki. kaldı ki atalarımızın geçmiş pisliklerinden utanmamız gerekiyorsa, onların başarıları ile de övünmemiz gerekmez mi? yani özür dilemek, milliyetçi mantığı tersten de olsa kabul etmek demek değil midir?

biliyorum, şimdi bana milletlerin/toplumların bireylerden bağımsız bir kişilikleri olduğundan falan söz edeceksiniz. katılmıyorum. ben tek başıma bir bireyim. varoluş amaçlarım kendimle ilgili, eylemlerim kendimle ilgili. bu, sadece benim için değil hepimiz için geçerli. başka bireylerle ortak eylemde bulunduğumuz zaman bile, aslında kendimiz için eylemde bulunuyoruz. örneğin greve giden işçiler, birlikte mücadele etseler bile aslında kendi çalışma şartları için mücadele etmezler mi? neden, ne fiziki ne de zihinsel anlamda destek vermediğim bir suçu kabul ederek, bireysel varoluşumu türk kimliği ile değişeyim? neden, birilerinin beni istemim dışında, ermenilere soykırım uygulayan türkler kümesine sokmasına müsaade edeyim?

bugün, gördüğümüz her almanı çevirip ''faşist'' diye ağzını burnunu kırmıyoruz. filistin sorunu yüzünden yahudileri toptan siyonizmle suçlayanları, anti-semitist ilan etmekte bir an bile tereddüt etmiyoruz. doğrusu da bu zaten. o zaman 1915 olayları yüzünden tüm türklerden özür beklemek, -bu noktada antisemitizmi andıran- ermeni milliyetçiliğini dolaylı olarak kabul etmek olmaz mı?

dediğim gibi, ben sadece özür meselesine takıldım. yoksa sonuna kadar desteklediğim kampanyadır.