özür dilemeyenler dileyenleri 100.000-15.000 yenmiş, yeterince vatan haini ya da faşist ya da pasifist cümle cihana ilan edilmiş. artık kabak tadı da vermiş. son söz olur umuduyla aklımdan geçenleri yazmak istiyorum.

devletlerin politikaları, bireylerin vicdanları olur. devlet politika üretirken incelik aramaz. insani duyguları öncelik saymaz. bazı bireyler devletin birey için var olduğunu unutup onu uğruna can feda edilecek bir kutsal değer olarak görür. sonra devletin menfaatleri söz konusu olunca kendi fikir ve değerlerini hiçe sayar, vicdanını askıya alır. kişisel eylemlerini politikanın gereklerine göre belirler. bu kişiye vicdansız diyememem ama bu konularda vicdanını yoklamayı unutmuştur.

şimdi, ben özür dilerken vicdanımın sesini dinledim. annem küçükken bir hikaye anlatmıştı. o da anneannesinden dinlemiş. techir zamanı yola çıkmadan ekmek pişiren bir ermeni kadınının dipçikle itilip tandıra düşürüldüğü bir hikayeydi. annem bana ne yaptığının farkında değilidi ya... o günden sonra techir benim için içinde korkunç hikayeler barındıran kötü bir kelime oldu. sonra büyüdüm fiyakalı fikirlerim oldu. özrümün esas sebebi halkların kardeşliği özlemim mi? yoksa bu acıyı anlama hissiyatım mı?

eylemimin sebepleri bunlar. sonucunu düşünerek hareket etmedim. şimdi düşünüyorum da; bir ermeni, gazetesinin ara sayfalarının birinin köşesinde, türkiye'de bir grup insanın ermenilerden 'büyük felaketten acı duyduklarını, bu acıdan dolayı özür dilediklerini' belirten bir metne imza attıklarını okuyor. vicdanında birşeyler kıpırdıyor. aklına bütün tabularıyla ilgili bir soru işareti düşüyor... aklıma gelen sonuç bu.

şimdi birisi özür dilemiyorken de vicdanıyla arasında diyalog geçmişse onu kendimle aynı safta görürüm. bu şekilde oluşturacağımız politik sonuç ne olursa olsun herkes için en hayırlısı olacaktır.
tümünü göster