özgürlükte kölelik gibi acı vericidir. kölelikte bedelini bedenin ve düşüncelerinle ödersin.

özgürlük uğruna taşlanıp asılan yüzlerce insan vardı ve köleleride yaktılar. asla izin verilmeyecek özgürlüğü böyle bir dünyada istemenin nedeni ne o zaman? ulaşmak değil ulaşmaya çalışmak özgürlüktür, nedeni bu. giordiano bruno yüzyıllar önce kilise kurallarının hüküm sürdüğü zamanda düşünce özgürlüğünü savundu. kilisenin her söylediğine inanılmaması gerektiğini savundu, onu pek çok kişi alkışladı ama sonuna kadar pek çok bir ikiye düştü. canlı canlı yakılarak öldürüldü tabi kilisenin yıllar süren işkencesinden sonra. giordiona bruno gibi zeki bir adam o dönemde sistemi değiştiremeyeceğini bilmiyor muydu? çabalarının değiştirmeyeceğini bilmiyor muydu? biliyordu ama değiştireceğine inanıyordu, tüm bunları yaptıran bir inançtı ve inançlar sistemleri değiştirdi, giordiano bruno bunu canıyla ödese de savunduğundan vazgeçmeyerek ve deneyerek özgürlüğüne kavuştu. öbür türlü bir köle olacaktı, aynı acıyı çekecekti belki. özgürlüğün bedeli ne olursa olsun sonunda gülümsersiniz. giordiano brunoyu kilise yüzyıllar sonra suçsuz buldu -kemikleri bile sağlam değilken- sonuçta her şey bütün sistemler bir pamuk ipliğine bağlı, değiştirmekte bir kumardan başka şey değil. ya kazanırsın ya kaybedersin ama o kumarı oynamasan hiçbir şey hissedemeyecektin, her şey deneyerek bilinir. en fazla ölürsünüz, ki ölmek asla kötü bir şey değildir, aksine insanı diğer her şeyden ayıran onu özel yapan bir gün her şeyi bırakıp gidecek olmasıdır. yapılan yapılar, parklar, direkler hep duracak, 1800lerdeki kiliseler bile duruyor. şimdi penceremden baktığımda gördüğüm şeyler 20-30 sene sonrada gelip baksam yerinde olacak -tabi değiştirilmezse- her şey kalırken insan her zaman gider. bir ölüm için kumar masasından kalkmak sistemin kurbanı olmaktır. giordiano bruno yakıldı ama yüzyıllar sonra tiyatroda canlandırılıyor.
giordiono bruno' nun tiyatro oyununda bir sahne geliyor aklıma günlerdir. daha doğrusu çıkmıyor, çıkamıyor. giordino bruno , rahip olmak için - aslında oldurulmak için- kilisede öğrenim görmüştü. ama o sorgulamadan inanmak istemiyordu. kilisede din kitapları dışında kitap okunması yasak olduğu halde sorgulamayı anlatan pek çok kitap vardı elinde, bir de çok yakın bir arkadaşı. arkadaşı onun gibi cesur değildi ama giordino bruno ' yu asla ele vermezdi, vermedi de. kendisine çocukluğundan beri öğretilenlerle büyümüş insanlardan biriydi kısaca. (böyle insanları yargılamayı çok severiz, ama yargılayan yargılanandır.) bir konuşma sırasında eski günleri anımsarlar;

''hatırlıyor musun sen bir kere ağaca çıkmıştında nasıl dayak yemiştin. ama sonra yine çıktın ve düştün'' der giordiano bruno.
'' düşmekte ne kelime bruno her yerimi kırıyordum az kalsın ''
'' peki neden düştün? çünkü ağaca nasıl tırmanılacağını bilmiyordun, kimse sana göstermedi. ''

'' kimse sana ağaca nasıl çıkılacağını göstermedi'' ... giordiano bruno' ya göre insanlara artık hristiyanlığa neden inanmaları gerektiğinin gösterilmesi, inanıp inanmama hakkının verilmesi gerektiği anlamını taşıyordu bu cümle.

tabiki giordiona bruno' nun kilisedeki cılız odasına baskın yapmakta geç kalmadı kilisedekiler. ve bütün kitapları yaktılar. pederle giordiano bruno arasında geçen bir konuşma.

'' giordiano bruno! odanda kilisede olması kesinlikle yasak ve senin gibi başarılı bir öğrenciye yakışmayacak kitaplar bulduk. bu şeytanın işi kitaplarla senin ne işin olabilir sevgili evladım? seni burada herkes seviyor. tanrı' nın yolundan sapacak olursan hepimiz senin için çok üzülürüz. üstelik bu kitapları okumak demek şeytanla işbirliği yapmak demektir. ancak sen iyi bir çocuksun, olur olmaz bir merakla bu yola sapıyordun.ama biz seni kurtaracağız. şimdi giordiano bruno! benim söylediklerimi tekrar et! ' tanrım sana inanmakta kusur ettiğim için beni bağışla' ''

'' tanrım sana inanmakta kusur ettiğim için beni bağışla ''

'' bana şeytanın yolunu bir daha gösterme! düştüğüm yanlış yola beni bir daha düşürme!

'' ... ''

'' giordiano bruno! tekrar et. bana şeytanın yolunu bir daha gösterme! düştüğüm yanlış yola beni bir daha düşürme! ''

giordiano bruno gözyaşları içinde;

'' tanrım! bana ağaca nasıl çıkılacağını göster! ''
sanirim bu adam hakkinda yazmaktan vazgecemeyecegim. aslinda bu adam dersem onun hayatini tiyatro metnine tasimis ve oyunu yonetmis olan erhan gokgucu' ne, dekorasyonunu yapan, kostumleri tasarlayip hazirlayan ve en onemlisi diger oyuncularla birlikte giordano bruno' yu oynayan durukan ordu' ya haksizlik etmis olurum. ikinci kez izlemeye gittigim sahne ortalanmis kucuk bir sahneydi. dusunun sizin aranizda oynuyorlardi,hemen onunuzde. bir kez daha hayran kaldim. ama oyundan once size bir kitapcik veriyorlar. icinde engizisyonun iskence metodlarini anlatan bolumler ve resimler var. inanir misiniz o kadar insanlik disi ki. ha sasirdim mi? hayir.

oyunda yine durukan ordu oyunculugunu, giordano bruno'yla nasil ozlesmis oldugunu sergiliyor. ozlesmese o kadar iyi anlatamazdi bu adami. diger oyuncular da kuskusuz cok iyi oyuncular. erhan gokgucu ise gercekten yaptigi isi cok iyi bilen bir insan. izledikce izleyesiniz, tum oyuncularla teker teker gorusesiniz geliyor. hayran kaliyorsunuz, bir yandan da dusunuyorsunuz. bu oyunu bize sunanlara bir kez daha minnettar kaldim.

* ankara'da olanlara gitmelerini tavsiye ederim. irfan sahinbas'ta ocak ayi boyunca oynuyor.