yaşanan bir dramdır filistin...
gözyaşıdır, umutsuzluktur...
insanlığın kaybolduğu bir coğrafyadır filistin.

birilerine göre , osmanlı'yı arkadan vurmuş hain millet, birilerine göre kamplarında pkk militanlarını eğitmiş terörist devlet. birilerine göre ise sadece insan...

tanklara taş atan çocuk generallerin halkı, tank ateşiyle ölen çocukların yasının tutulduğu kavim filistin. terörist taşıyor diye hasteneye yaralı götüren ambulansların roketle vurulduğu ülke,
oğullarını gömen babaların, babalarının etrafa saçılmış parçalarını toplamaya çalışan oğulların kederi filistin. muhammed'in ümmeti tarafından yalnızlığa, ölüme terkedimiş din kardeşleri filistin...

bombaların kar etmediği, dört bir yanı sarılmış, yiyecek bir lokma ekmeğin, yaralara sürelecek bir damla merhemin içeri sokulmadığı ambago merkezi flistin...

seçtikleri hükümet siyonizme boyun eğmedi diye terörist ilan edilen cumhuriyet filistin.

toprakları siyonizme peşkeş çekilmiş, kendi toprağında kendi bayrağını asması engellenmiş, kendi vatanlarında mülteci hayatı yaşamaya mahkum edilmiş insanların ülkesi filistin...

allah'ından başka sığınacak kimsesi kalmamış şeyh ahmed'lerin vatanı filistin...

(spoiler: "allah'ım! ümmetin suskunluğunu sana şikayet ediyorum!
ben ki kocamış bir yaşlıyım. kurumuş iki elim, ne kalem tutuyor ne de silah..

sesimle yeri inletecek bir hatip de değilim!

tek istediğim, benimgibi müslümanların zaaf ve aczinden müteesir olanların yazmasıdır.

siz ey müslümanlar! suskun ve aciz , helak olmuş ölüler!

hala kalpleriniz sızlamıyor mu bu başımıza gelen acı felaketler karşısında? bir halk yok mu? hiç mi kimse yok, allah için ve ümmeti için kızacak?

şerefli direnişçilerken bizleri katil teröristler olarak ilan edenlere karşı duracak! bu ümmet utanmaz mı şerefi çiğnenirken? siyonist kaitilleri ve uluslararası işbirlikçilerini görmezden gelirken!

omuzlarımıza el verecek ve gözyaşlarımızı silecek bir bakış! bu ümmetin kurumları, sivil güçleri, partileri, teşkilatları ve bariz şahsiyetleri allah için kızmaz mı? tümü birden sokaklara dökülüp, bizim için dua etmeye; "ey rabbimiz! gücümüzü topla, zaafımızı gider ve mü'min kullarına yardım et" diye çağıramaz mı? buna da mı gücünüz yatmiyor? yakında bizim büyük ölümlerimizi duyacaksınız. o zaman alınlarımızda şu yazacak;
bizler direndik, ileri atıldık ve kaçmadık.
ve bizimle birlikte çocuklarımız, kadınlarımız, yaşlılarımız ve gençlerimiz ölecek! onları sus pus ve bön ümmete yakıt yapacağız.

bizden teslim olmamızı ve beyaz bayrak dikmemizi beklemeyin. çünkü biz bunu yapsak da öleceğimizi biliyoruz! bırakın savaşçı onuruyla ölelim! dilerseniz bizimle olun elinizden geldiğince, öcümüzü sizden her biri boynuna taksın.

dilerseniz bize acıyarak ölümümüzü izleyin. tememnimiz allah'ın emanetini savsaklayan herkesten kısas almasıdır. umarız bizim aleyhimize olmazsınız, allah aşkına, bari aleyhimize olmayın!

ey ümmetin liderleri! ey ümmetin halklar!

allah'ım sana şikayette bulunuyorum... sana şikayette bulunuyorum... gücümün azlığını imkanımın yetersizliğini ve insanlara karşı zaafımı sana şikayet ediyorum. sen mustazafların rabbisin... sen bizim rabbimizsin... bizi kime bırakıyorsun? bize cehennem olacak uzaklara mı? veya düşmana mı?

allah'ım

akıtılan kanlar, dokunulan ırzlar, çiğnenen hürmetler, yetim bırakılan çocuklar, oğlunu yitirmiş anneler, dul kalmış kadınlar, yıkılmış evler ve ifsad edilmiş ekinler aşkına... sana şikayette bulunuyorum...

sana şikayette bulunuyorum! gücümüz dağıldı... birliğimiz bozuldu... yollarımız ayrıldı... halkımızın zaafını ve ümmetimizin bize yardımedip, düşmanı yenmedeki aczini sana şikayet ediyorum.")

şeyh ahmed yasin
hayatının tamamına yakınını hapiste geçirmiş, gözleri görmeyen, felçli, tekerlekli sandalyeye mahkum, bir sabah namaza giderken israil roketiyle (kurşun değil roket) şehid olan şeyh ahmed yasin'in duasıdır bu.

belki elimize silah alıp onurlu direnişlerine yardım edemiyoruz, belki dünyanın güçlü devletlerine söz geçiremiyoruz, belki hiç bir yaptırımımız hiçbir işe yaramıyor... ama en azından aleyhlerine olmayalım tankların altında ezilenlerin, bombardıman altında cesetleri bile toplanamayanların. hiç bir şey yapamıyorsak şayet, el açıp yalvaralım. yehova'ya, tanrı'ya, allah'a... barış için, akan kanın durması için... insanlık adına...
kaldırımlarında hüznümü dökerken eylediğim ey şehir ve sen yokken.

çeşmelerinde elimin ayasından su içtiğim kadar bir külhan ölmelerim ey şehir, sen beni terkederken hem. bilemezsin siyah zülfün tel tel olurken seni çok sevdiğimden çektiğim pimi söylüyorum, notalarını ben bile bilmiyorum; bilsem şu vakit evveli olmadığından yazacak yok, ağlamıyorum.
karnımdaki tüyleri aldırdım, artık buraya bağlayabilirim seni memleketim, ülkem, taşı taştan sorulmaz güzelim, bir kızım olsa adını gazze koyacağım, onun kaderinde genç ölümler olmasın diye adını bildiğim tüm tanrılara yakaracağım.