''çok tatlılar, az önce mutfak masasının altından fırlayıp ocağın yanına girdi şirin şey. yakalarsam mına koyarım bak dedim.. ajshdkajsdka''

meşhur ekiz yatağımda -aile çevresinde çok meşhur. yine mi yatakta o!!, lafındaki o benim- oturmuş rutin kopuşlarımdan birini yaşıyorum yavuz bingöl ile, canım kola çekti. mutfağa doğru süzülerek gidiyorum elimde kırık kristalli bardak.. ışığı açtım ve akabinde dolabın kapağına doğru yeltendim, ki... ki diye kaldım işte lan. şerefsiz önce üzerime doğru gelir gibi yaptı, lakin yemedi tabii. ayağımdaki annemin emektar lacivert ceyo terliğini görünce, geri döndü, fırının yanına girdi; muhtemelen hala da orada. duvarı filan delmediyse orada olsa gerek yani. tabii o şirin şeyin orada olması beni fena rahatsız etti abi. hemen koşarak, sekerek anneannemin yanına gittim, ama odaya dalarken gayet cool takıldım, sanki kelebek varmış gibi umursamazım yani, neyse daldım odaya, ''anneanne, mutfakta fare var, haberin olsun'' dedim, ama kadın benden de cool çıktı, ''yarın bakarız, git yat!'' hönkk.. fare diyorum anneanne, fare yahu, gece gelir melir -şerefsizim odama gelirse ölür- diyorum ama, trakyalılara bağlayıp git yat sen bea, diyor kadın; cool çizgimden çıkıp, anneanne sıçtırtma sol bacağına diyesim geliyor ama, çok seviyorum lan ben onu, susuyorum. koy götüne rahvan gitsin lacri, diyorum ama olmuyor, olamıyor. saçma ikili ıvır ile zıvırın olduğu dolabı açıyor, emektar fare kapanını buluyorum. hedefe doğru hızlı adımlarla yürüyorum artık. yine tedbiri elden bırakmıyorum, annemin emektar -zamanında kafama inen terlik bu- lacivert ceyo terliğini ayağımdan çıkarmıyorum; büzük meselesi. neyse, buzdolabından bir tutam peyniri özenle yerleştiriyorum, ama n'olur n'olmaz diyerek yanıma aldığım o tiksinç fare yapıştırıcısını da bir kağıdın üzerine sürüp, duvar ile ocağın arasında yerleştiriyor ve bekliyorum. aç o şeker şey, sike sike gelecek, ahah.

artık götü sağlama aldığımdan, eski cool duruşuma dönüş yapıp, ekiz yatağımda beklemeye başlıyorum, ki aradan 10 dakika bile geçmeden ''çatttt'' diye bir ses geliyor mutfak taraflarından.. daha sonucu görmeden basıyorum ''nası koydum ama, asljdakshdkasda'' lafını. 'asljdakshdkasda'yı söylemek biraz zaman alıyor, ama önemsemiyorum. bu sefer tedbiri elden bırakıyorum, terlikleri giymeden koşuyorum mutfağa, dırınım dırınımm gibi gerilim efektleri duyuyor gibi oluyorum, önemsemiyor, ışığı açıyorum, ve;

ve fare mort. boynu kırılmış şeker şeyin. peynir de ağzında. bir tutam kan var yerde. hiç üzülmüyorum. sikerim fareleri diyorum, hahaha nası koydum göt, diyorum. içimdeki hayvan sevgisinden eser yok. cool duruş filan bitmiş; içimdeki psikopat meydana çıkmış. gözüm dönmüş. ah bir kaç tane daha olsa keşke diye iç geçiyorum; sonra kendine gel lan lacri, diyorum. ortalığı temizliyor, fareyi dışarıdaki çöpe atıyorum. rahatlıyorum. sakinleşiyorum. nasıl koydum ama, ahah.

-20 dakika önce bunlar oldu bizim evde. oturup aynen yazdım.-
2. fare operasyonu adı altında değinmek gerekiyor buna.

ulan ev ev değil zaten, hayvanat bahçesi oldu iyice anasını satayım. hayır, sabah ezanında kapı açık olur-muş, diyen bir anneannem olduğundan, evin içine her şey girebilir; sıçtırtma kapına anneanne diyeceğim ama bundan sonra.

şu an içerde olan şeker şey, dün mına koyduğum farenin kocası ya da halasının kuzeni; seceresini tutmuyorum ki lan bunların, hani filmlerdeki şeker beyaz farelerden de değil bunlar, zaten beyaz farenin ne işi var bizde, bulsam satarım onu direkt, ne öldürecem allasen. neyse;

ben yine o ekiz yatağımda oturuyordum, zira o yatağın ortasında bir göçük var artık, aslkjdlaksda. 11 aydır orada oturunca dayanamadı teller neyin, yamuldu gitti; neyse, oturmuş aval aval, mel mel, melün melün ekrandaki piksellere bakıyorum ama dikkatim başka yönlerde. bu götlek, dün öldürdüğümün intikamını almaya gelmiş olacak ki, benim odama geldi. yani allah var, taşşaklı hayvanmış. göt ister odama girmek. 120 beden, aslkdjjkasdas. öhöm, neyse, bu kapının yanından geldi, bir miktar kesiştikten sonra kulağıma göz dikince biraz kıllandım ama cool çizgimden çıkmadım. 'yapıştırırım lan seni' adlı 56 numaralı bakışımı atınca çalışma masasının ardına giri verdi, birkaç şişeyi de yerinden oynattı şerefsiz. dünkü olay aklıma gelince, anneanneme söylemekten vazgeçtim. '21 yaşında adamsın lan, iki elinde bir siki, şey, fareyi öldürebilirsin sen, aslansın aslan' gibi laflar ederek kendime bir yandan gaz verirken, bir yandan da 'oğlum savanalarda aslan avlamıyoruz lan, pipi kadar fare bu' lafları ile sakinleşmeye çalışıp, cool çizgime geri dönüş yapıyorum. sonra, yine saçma ikili ıvır ile zıvır'ın olduğu yere gidip alıyorum fare yapıştırıcısını, bir güzel sürüyorum kağıtlara. ama bu sefer kapan neyin yok, çünkü, peynir yok evde. yedim. kağıtlara yapıştırıcıyı sürdükten sonra masanın etrafına güzelce yerleştiriyorum onları. odadan çıktığım 2-3 dakikalık zaman zarfında oradan kaçmadıysa, ki bence kaçmamıştır tırsak, birazdan ciyaklamaya, 'abi ben ettim sen etme; intikam soğuk yenen bir şey değilmiş abi, bokunu yiyim' bakışları atmaya başlayacak. eminim yani.

buradan tüm fare kolonilerine, emektar siplıntır ustalara sesleniyorum: mınıza korum ulağğnn!!

sabah gelen ek:

genetik yapın bana benziyor diye çok artizleniyorsun pis sıçan. havanı yesinler lan senin. oğlum seni yakalıp kobay olarak kullanacağım. sana peynir-ex verip dj tiesto dinleteceğim ki, koptukça kopasın. müptela olacaksın. ev küçük, elbet yakalarım ben seni.

ölen farenin kocası 1-0 lacrimosa.