chp genel başkanı, bugünkü grup konuşmasında danıştay saldırısının ergenekon'a bağlanmaya çalışıldığını iddia ediyor. bunu söylerken gözlerinden ateş saçmakta. ilk akla gelen ''hayır onu müslümanlar yaptı, ergenekon değil!'' kabilinden bir tepki göze çarpıyor. zira ergenekon'un bu tarz eylemler ile ilişkisi çıkacak olursa herkesin sesi kesilmek zorunda kalacak! faili müslümanlar olarak gösterilen birçok katliamın ucu ergenekon'a çıkacak olursa, bir anda sütten çıkmış ak kaşığa dönecek müslümanların bu ülkede rahat nefes almasını istemeyecektir chp zihniyeti.

düşünsenize; başbakan'ın deyimiyle ''velev ki'' danıştay ve onun türevi olan ''ya allah bismillah'' tandanslı saldırıların failinin bu veya buna benzer zihniyetteki bir oluşum olduğu ortaya çıkar ise, birilerinin yıllardır sistematik bir şekilde yobaz/dinci/orospu evladı şeriatçi kabilinden yaftalarla yerle yeksan etmeye çalıştığı müslüman kesimin üzerine atılan bokların hepsi yemek borularından midelerine oradan da doudenumlarına intikal edecek! bir bakmışsınız; yıllardır oynanan ''yeşilçam türevi din istismarcılığı'' prodüksiyonu bir anda infilak etmiş. bir bakmışız ki; memlekette dönen olaylar tıpkı agatha christie romanlarının sonlarına benziyor. okuyucuya fake atan yazar, sonunda bambaşka bir katili gözler önüne seriyor! mümkün.

baykal'ın ergenekon savunması yaptığını düşünmek dahi istemediğimden, bu soruşturma kapsamında göz altına alınan kişilerin chp'ye yakınlığından dolayı genel başkan'ın hüzne gark olduğu kanısına varmayı yeğliyorum.

bununla birlikte gözaltında bulunan kişilerin 13 aylık bir hapis durumuna tabi oldukları da su götürmez bir gerçek. bir gözaltı süresinin bu denli uzun tutulmasının da sandığım kadarıyla ne hukuki ne de ahlaki bir temeli var. şayet; bu soruşturmadan birileri alnının akı ile çıkacak olursa, devlet bu insanların ömürlerinden çaldığı ayları nasıl telafi etmeyi düşünüyor. bunu da merak ediyorum.

gerçi; ulusalcılık ayağı ile, laik cumhuriyet bekçiliği misyonu ile ya da hukuk darbeleri savunuculuğu ile ortalığı karıştıran eyyamcıların ergenekon'dan olmazsa da insanlık suçundan hüküm giymeleri gerekir. toplumun çok büyük kesimlerini el tersiyle itip, elitizm köpekliği peşinde koşarak halkçılık, cumhuriyetçilik gibi evrensel ilkelerin zağarlığını yapan namertlerin vatansever görünme riyakarlıklarının elbet bir cezası olacak! bu bazen bu dünyada tecelli edeceği gibi bazı davalar da mahkeme-i kübraya kalacak! orada tek celsede hepsi hallolur diye ümidediyorum.
murat karayalçın tv'ye bağlanıp şöyle bir cümle sarf etti:
"kapatma davası sonrasında yargıya demediğini bırakmayanların, bu gözlatılar akabinde 'yargı kararlarına saygılı olmak lazım' demelerini nasıl değerlendireceğimizi bilemiyorum"

şimdi, şunu katiyetle ortaya koyalım:
kapatma davasında iddianame mevcut. partinin ve yetkili mensuplarının neyle itham olunduğu, okuma yazma bilen herkesçe üç aşağı beş yukarı anlaşılabiliyor. hem zaten iddianame hukuki olmadığı için, anlamak hukuk bilgisine de muhtaç değil.

oysa şimdi, henüz iddianamesi hazırlanmamış; kovuşturma aşamasına ulaşmamış ve gizli yürütülmesi kanunun amir hükmü gereği zorunlu olan bir soruşturma mevcut. arada dağlar kadar fark var. bilmeyen konuşmamalı bu şekilde. hele hele murat karayalçın hiç konuşmamalı.

yarın, dava aşaması gelip çattığında, gözaltına alınanların alayının söz konusu terör örgütünde faal biçimde rol aldığı şüpheye mahal bırakmayacak şekilde meydana çıktığında (ki bu pek mümkün; oysa kapatma davası teknik olarak bundan farklılık arz ediyor takdir edersiniz ki: birinde delillerden faile doğru uzanan bir muhakeme; ötekinde ise fail kabul edilenlerden delillere doğru uzanan bir muhakeme var, trajikomik fakat durum bu), bütün bu yaygarayı koparanlar ne diyecek merak ediyorum.

arı kovanına çomak sokarsanız, tabii ki sinirlenir; oranızı buranızı sokmaya çabalarlar. mühim olan, bu vızıldamaların, korkudan mütevellit hezeyanlar olduğunun farkında olmak ve çomakla arı kovanını bertaraf etme kararlılığını sürdürmektir.

hukuka olan hürmetin yerinde yeller estiği, toplumun hadiseye bakışında gizli. kimse işin tekniğiyle alakadar değil zira. herkes "o masumdur yeaa", "bu kesin suçludur" sathã®liğinde eğiliyor mevzuya.

ne yapmalı savcılar? soruşturmanın başından beri kaydedilen her aşamayı internet sayfalarından -adına yargılama yetkisini kullandıkları- sevgili türk halkı ile paylaşmalı mıydı yoksa? siz şeffaflığı başka bir tarafınızla idrak ediyorsunuz galiba. gözaltı ve tutuklama zaten delil karartılmasını önlemeye yönelik tasarruflarken; soruşturmanın halka arzı gibi bir übercahilliği nasıl savunur bu insanlar; anlamak imkansız...

hele iddianame bir hazırlansın; ondan sonra sabbahlara gaddar açık oturum yapın, tartışın. ama daha ortada yumurta yokken (fol meydane çıktı zira), biraz susun...
intihar olayları artardı; kemalist tayfada birazcık şeref olsa. harakiri yapmaları hiç değilse geride unutulmayacak bir ad bırakırdı kendilerinden. neden mi? anlatayım:

cumhuriyet gazetesi'ne atılan bombalarla, başılktaki operasyonun orijini olan ümraniye'deki evde bulunan bombalar aynı kökenden değil mi? öyleyse ergenekon denen yapılaşma, ister hedef şaşırtma denilsin ister başka bir ad takılsın, cumhuriyet gazetesi'ne bomba atarak kendi amacına uygun davranıyor demektir.

yine veli küçük ve avukat kemal kerinçsiz ve danıştay baskınında adı geçen meslektaşı alparslan arslan'ın birbirleriyle sıkı ilişki içinde olduğu ve cumhuriyet bombalamasında alparslan arslanın suçu işleyen olduğu ortada. öyleyse ogün samast'ın da, yasin hayal'in de erhan tuncel'in de maşa olarak kullanılan ve maşanın kim tarafından tutulduğunu bile öğrenmelerine izin verilmeyen ahmaklar olma olasılığı göz önüne alınınca, hrant dink cinayeti'ni de ergenekon terör örgütüne mal etmek kaçınılmazlaşıyor.

türban karşıtlığının ve kemalizm'in yılmaz savunucularından danıştay başkanı'nı vuran da aynı çeteyse, ortada ağzını kuyruğuna uzatmış ve yer yer kemirmeye ve kimi zaman da büyük lokmalar koparmaya başlamış devasa bir solucan görünmüyor mu? bence görünüyor.

geçtiğimiz yıl çağlayan'da ve ülkenin başka yerlerinde toparlanan milyonlarca kişi, yukarıda sözünü ettiğim örgüt eylemlerini kınamıyor muydu? yani ergenekon örgütünün 'cahil halk'ını çok iyi uyuttuğu ve kışkırttığı ortada değil mi? şimdi ben, meydanlara dökülüp kemalist naralar atan milyonlarca kişiden birkaçının kendini öldürmesini bekliyorum, çok mu? inandığınız, savunduğunuz, etkisine kapılıp savrulduğunuz değerlerin vantrloklarca oynatılan kuklalar olduğunu görmek sizi utandırmıyor mu?

alın sinan aygün'ü... yerel sermaye diye bir taraflarını yırtıp zulada euroları tutmayı; yani nabza göre şerbet vermeyi ne de güzel beceriyor. örgütün temel işleyişi aslında bütünüyle bu iki yüzlülüğe dayanıyor. galeyana gelme potansiyeli taşıyan 'cahil halk'ı manipüle edecek bir görüntü sunup içten içe kendi çıkarına bakmak. kara para aklamak gibi bir şey olsa gerek. paraları uyuşturucudan, beyaz kadın ticaretinden, organ nakil mafyasından kazan; sonra ev, arsa alıyormuş gibi işlemler yaparak göz boya; oldu bittiye gelsin. herkes seni pirupak sansın.

ben gazeteci olsam, bırakın mahkemece cezalandırılmayı; henüz görevi bitmemiş bir paşanın evine sıklıkla girip çıktığım haber yapılsa mahkemeye kalmadan kendi cezamı kendim veririm. şerefsizliğim gün yüzüne çıktığı için, hiç değilse bu kiri taşımam alnımda. ama dedik ya, şeref yoksunu olmak algı sınırlarımızı aşıyor. hükümetin yanlış yolda olduğunu düşünen soluğu, darbe yapması için tolon'un, eruygur'un yanında almış, inanmayan doğruluğu birçok kesimce ortaya konan darbe günlükleri'ni açıp baksın.

yine baştaki noktaya dönecek olursak; 'cahil halk' (ki büyük ölçüde cumhuriyet halk partisi tabanıyla örtüşüyor) çok pis bir dalavereye gelmiş durumda. uykusuz dergisinin bu haftaki manşeti tam da bu tatlı su demokratları için atılmış: "bi bok anlamadık" diye. zaten kafanız kemalizm siksikleriyle ütülendiği ve normal çalışmayı bile unuttuğu için, böyle bir tablo karşısında şaşırabiliyor, "ama nasıl olur" diyebiliyorsunuz. her şey o kadar açık ki oysa. göremiyorsunuz.

her fırsatta faşist anlayışı yerden yere vuran chp tabanı, sonuçta mhp tabanı ile taban tabana örtüştü. zaten geçen yıl bu zamanlar, mhp ve chp arasında fark görememekten, iki resmin de silikleştiği için arasındaki yedi farkı bulmak bir yana, birbirinden ayırt bile edilemediğinden söz edildiğini anımsarsınız. e, ne oldu şimdi? nasyonal sosyalizm düşleriniz de suya düştü be güzeller. oldu mu böyle?