son zamanlarda en sık duyduğum soru.
işte yine espri yaptım. pardon, tanım zorunluluğu yoktu. laneth'i çoook seviyorum. neyse. sık duymadım, bir kere duydum. onda da üstüme alınmadım. soran ne dediğinin farkında değildi de... bundan kime ne! ciddi bir teklif de alabilirdim. ve çok düşünmeden evet derdim. çünkü azıcık düşünsem adım evdeki turşu bidonlarının üzerine yazılacak. mürüvvet ihtiyacı karşılanamayan hanım teyze ve bey amcaların dillerine sakız, içlerine dert, gözlerine çöp olacağım. ne korkunç! ben de bundan çok korkuyorum(!) bu yüzden üstüme alındığım ilk teklife evet diyeceğim.
biraz düşünsem, ne olur peki?
-benimle evlenir misin? ev diyorum... sen, ben ve ev. mesela hep aynı yemekleri yiyecek, aynı odada nefes alacağız. ben sarımsağı, maydonozu sevmem. diş macunu tüpünü ortadan sıkarım. ışık açık uyurum. yüksek sesle müzik dinlemekten nefret ederim. artistik patinaj şampiyonasını her yıl düzenli olarak izlerim. yemekten, temizlikten anlamam. evlenelim mi? çok mutlu olcaz aşkım. seni çok seviyorum. sevgi var ya, salataya maydanoz; yoğurda sarımsak olur. evlenelim yani.
-benimle evlenir misin? bir yastıkta kocayalım. her şeyin üstesinden gelelim. öyle ki, hiç tahammül edemem dediğin şeylere alışmış olacaksın. hamken pişip yanacaksın. sineye çekmek var bi de... elinin kiri falan. sonraa kıskanılmak da güzel. hatta kıskanmak daha güzel. sahiplik, iyelik, tapu, imza. sonra sahiplenilmek. sırtlarımızı birbirne dayayacağız. ömür boyu yüzüklerlerle tutturulmuş bir sözleşmenin iki tarafı olacağız. atalım şu imzayı.
-benimle evlenr misin? çocuklarımız olur. sonra belki torunlarımız. senden benden ya da ikimizin ortasından kuvvetle muhtemel bizden apayrı yaratıklar. onları besleyip büyüteceğiz. sonra hayatlarını elimizde tutacağız. ve hiç bırakmak istemeyeceğiz. hatta boğazlarına ip geçirip kaçmalarına engel olacağız. artık hiçbir konuda hemfikir değilken onlar üzerindeki planlarımızda hemfikir olacağız. yavrularımız ve biz, değmez mi?
''`the man you will marry, the home you will share`?
of course i really really take care.''
(yoksa maazallah evde kalmak! bir başına böyle, çoluksuz çocuksuz, dertsiz tasasız... ha bir de amcalar, teyzeler.)
`not:` bu bir yazı değil; evlilik kurumuna plansız yapılmış haince bir saldırıdır. sebep yazarın isyanları, korkaklığı, kıskançlığı olabilir. ama umulur ki yazdıkları gün gelip pişmanlığı olsun.
işte yine espri yaptım. pardon, tanım zorunluluğu yoktu. laneth'i çoook seviyorum. neyse. sık duymadım, bir kere duydum. onda da üstüme alınmadım. soran ne dediğinin farkında değildi de... bundan kime ne! ciddi bir teklif de alabilirdim. ve çok düşünmeden evet derdim. çünkü azıcık düşünsem adım evdeki turşu bidonlarının üzerine yazılacak. mürüvvet ihtiyacı karşılanamayan hanım teyze ve bey amcaların dillerine sakız, içlerine dert, gözlerine çöp olacağım. ne korkunç! ben de bundan çok korkuyorum(!) bu yüzden üstüme alındığım ilk teklife evet diyeceğim.
biraz düşünsem, ne olur peki?
-benimle evlenir misin? ev diyorum... sen, ben ve ev. mesela hep aynı yemekleri yiyecek, aynı odada nefes alacağız. ben sarımsağı, maydonozu sevmem. diş macunu tüpünü ortadan sıkarım. ışık açık uyurum. yüksek sesle müzik dinlemekten nefret ederim. artistik patinaj şampiyonasını her yıl düzenli olarak izlerim. yemekten, temizlikten anlamam. evlenelim mi? çok mutlu olcaz aşkım. seni çok seviyorum. sevgi var ya, salataya maydanoz; yoğurda sarımsak olur. evlenelim yani.
-benimle evlenir misin? bir yastıkta kocayalım. her şeyin üstesinden gelelim. öyle ki, hiç tahammül edemem dediğin şeylere alışmış olacaksın. hamken pişip yanacaksın. sineye çekmek var bi de... elinin kiri falan. sonraa kıskanılmak da güzel. hatta kıskanmak daha güzel. sahiplik, iyelik, tapu, imza. sonra sahiplenilmek. sırtlarımızı birbirne dayayacağız. ömür boyu yüzüklerlerle tutturulmuş bir sözleşmenin iki tarafı olacağız. atalım şu imzayı.
-benimle evlenr misin? çocuklarımız olur. sonra belki torunlarımız. senden benden ya da ikimizin ortasından kuvvetle muhtemel bizden apayrı yaratıklar. onları besleyip büyüteceğiz. sonra hayatlarını elimizde tutacağız. ve hiç bırakmak istemeyeceğiz. hatta boğazlarına ip geçirip kaçmalarına engel olacağız. artık hiçbir konuda hemfikir değilken onlar üzerindeki planlarımızda hemfikir olacağız. yavrularımız ve biz, değmez mi?
''`the man you will marry, the home you will share`?
of course i really really take care.''
(yoksa maazallah evde kalmak! bir başına böyle, çoluksuz çocuksuz, dertsiz tasasız... ha bir de amcalar, teyzeler.)
`not:` bu bir yazı değil; evlilik kurumuna plansız yapılmış haince bir saldırıdır. sebep yazarın isyanları, korkaklığı, kıskançlığı olabilir. ama umulur ki yazdıkları gün gelip pişmanlığı olsun.