garbi anlamda üretimi değilde tüketimi örnek aldığımız için şeklen garbi ama düsünsel anlamda şarkın reflekslerinden kurtulamadığımız için gün geçtikçe yaldız çatlamaktadır.

çetin altan'ın bir vakitler peşrev nargile diye karakteri vardi. kendisinin sözleri ile söyle birşeydi;

'peşrev nargile her zamanki kılığıyla daldı içeri. osmanlılığın simgesi olarak bir ayağında mes, kuvvayı milliyenin simgesi olarak öteki ayağında çizme vardı. poturu, kırmızı kuşağı, yeleği anadolu ile rumeli eşrafının; yırtık mintan köylülüğün; frak ceketi atatürkçülüğün; kasketi solculuğun; sırtındaki tirkeş ırkçılığın; sağ elindeki tespih müslümanlığın; sol elindeki tenis raketi de avrupalılığın simgeleriydi'

işte sadece simgesel şeyleri alıp bunları bir sentez yapacağina çorba yapan üstüne üstlük gayet sığ havuzlarda salınan uygarlaşma hamlesidir.

marşlar bandolar eşliğinde bir grup kışla parfümlü zaptı raptlar ortaya atar, bir kısım ise cemaatciliğin vermiş olduğu bir yere ait olma hissiyatı ile cami esanslı cennet cehennem tacirliği yapar.

üstüne üstlük bunların kavgaları bilimsellikle bir alakası kalmış olan ve yozlaşmış - ne yazık ki- kendilerine solcu diyen diktaçılar ile hazineden geçinmeliler ve vatan millet şakaryacılar ile yan kuvvet oluşturur.

kah birbirlerine girer kah uzlaşırlar, fakat işin aslı astarı post kavgasından ve yağdanlıklara sahip olmaktan başka bir şey değildir.

kavramları çarpıtıp yoksullukta birlik masalları ile bireylerin ekonomik gelişmesini engellemek ellerinden geleni yaparlar. mesleksiz kara yığınlar işlerine gelmektedir. çünkü birey ekonomik bağımsızlığını kazandıktan sonra bunlara neden ihtiyaç duysun ki? kendini sağlama aldıktan sonra niye etek öpsün ki?

cumhuriyetin ilk yıllarındaki yeni cumhuriyet olmanın ve yedi düveli diz üstü çöktürme gazıyla muazzam bir aydınlanma hamlesi yapılmıştır.

günümüzde bunun sadakalarının bile günümüzde fikirsel ve ekonomik hayatımızın temeli olduğunu inkar edemeyiz.

fakat objektif bir bakış acısı ile bakınca niçin tek parti diktasının altında mussolini rejimini özentiliğinde yaptık olduya saplanıyoruz?

sap ile samanı karıştırıp uçsuz bir subjektivizm ile hep bana hep bana diyoruz. bedel ödemekten kaçınıyoruz? hadi sokaktaki vatandaşı anlarım ama sırf kendine ve yandaşlarına sadaka vermek için kitleleri acımsızca dolandırmaktan utanmayanların dingilleşme sürecine katkılarını göz ardı eden ve bu bayraği ileri götürmek için ellerinden geleni ardina koymayan mevki sahiplerini anlamam.

bakın neden sonuc ilişkisini ortaya koymadan bilim olmaz. üniversitlerden bunu bekleyemeyiz. çünkü üniversiteler artık bilim değil siyasi kamplasmanin paf takımı olduğu aşikardir.

iş bu suretle bnulara eklenen sözde çagdas ama cağcil olmayan kişilerin duraklama devrindeki ulemlar gibi istemüzüklerini ekleyiniz.

işte iyi niyetle başlanan ama su anda yasamış oldugumuz hazin tablo.

köseyi dönen adamı dikkatle izleyiniz. bir çözüm önermez ama olan bitenleri iyi tespit eder.

fikrimce simdiki türkiye şu anda 3. napolyon devrindeki fransa'nin bulundugu durumdadir. allah verede 1870 savasi gibi basimiza gelmese.

durumun hasbiali budur fikrimce, özet olarak geçtim ama bu pilav daha çok su kaldırır.
tümünü göster