bir hollywood filmi gibi görünüyor ilk okuyunca. öyle değil aslında, hatta tam bir karşı duruştur. "asiller" kısmındaki bir "l" harini çıkarttığınız zaman olay sapar, konu dağılır, beynimize g.tümüze saplanır.
"asil" dediğimiz bu soyut kavram (henüz hiçbir asili elleyemediğim için soyut diyorum, ellemiş olan varsa somut diyebilir), burjuvazinin ilk tohumlarının ekildiği dönemlerde doğmuş ve günümüzde starbuck's'da plastik bardaklarda kahve içmeye kadar dayanmıştır. eskiden bayanların küçücük göğüslerini inek memesi gibi büyük gösteren telli, demirli sütyenleri olan eşşek yükü kadar ağır elbiselerle anımsadığımız "asil" ve "soyluluk" kavramını neden böyle "ossuruk" gibi "somut" (ehe) bir şeye bağladığımı bu yazıda sizlere açıklayacağım.
insan her zaman "istediği" şeyi değil "canının" istediği şeyi yaşar. can insan hayatında çok farklı yeri olan somut bir kavramdır (can diye bir arkadaşı çok elledim, somut diyorum, ellemeyen varsa soyut diyebilir). insanın "istediği" şeyler gereklilik kavramına girerken, "canının istediği" şey "keyfiyet" içerisinde yer alır. keyif düşkünlüğü de bir yerde burjuvazi felsefesi ile yan yana gelir ve insanın canı bir noktada asil olmak ister.
insan canı asil olduğu zaman da en küçüğünden tutun en büyük, en ileri fonksiyona kadar bu yaptıklarından keyfin doruklarına çıkar. en basit eylem bile büyük bir "keyif" kaynağıdır.
çok basit bir örnek verelim bu "istek" ile "can isteği" arasındaki farkalrı anlatmak için. bu siteyi açmak istedik; çünkü gerekiyordu. ben bu yazıyı yazmayı aslında istemiyorum ama canım yazmak istiyor. ve siz bu yazıyı okuyanlar, bu yazıyı istediğiniz için değil canınız istediği için okuyorsunuz. üye olanlar da gerektiği için değil canları istediği için üye oldular (eğer "üye olmam gerekiyordu, kabuslar, rüyalar görüyorum, üye ol diyorları bana hep canavarlar, üye ol diyordu melekler, üye olmazsam çocuğumu keserim" diyerek gelenler varsa mesaj atsın, hediyem var).
okuyanlar keyif alır veya almaz. üye olanlar burda olmaktan keyif duyarlar ya da duymazlar. insan isteği ve can isteği arasındaki bu keyfi uçurumun farkında olmamız da tamamiyle canımız böyle istediği içindir!
ossuruk keyfi bir olay değildir; metabolizmanın bir ihtiyacıdır ve ossurmayı ne siz ne de canınız ister. ossurmayı isteyen şey tamamiyle bedeninizdir. ossurma eyleminden sonra size bir rahatlık ve keyif vermesi de beynin salgıladığı keyif hormonunun tükürük bezleri ile bileşime girerek oluşturdukları füzyon ile alyuvar ve akyuvarlar sayesinde kıçınıza yakın bir yerde bulunan "g noktası"na tekabül edip bundan farklı bir haz almanızdan kaynaklanır.
gerekliliklerden, can isteğinden ve beden isteğinden kaynaklanan her türlü hareketten, eylemden, fonksiyondan haz duyan asiller başlarından geçen her boku canlarının istediği için yaptıklarını savunurlar ve buna inanırlar.
çünkü canları öyle ister.
"asil" dediğimiz bu soyut kavram (henüz hiçbir asili elleyemediğim için soyut diyorum, ellemiş olan varsa somut diyebilir), burjuvazinin ilk tohumlarının ekildiği dönemlerde doğmuş ve günümüzde starbuck's'da plastik bardaklarda kahve içmeye kadar dayanmıştır. eskiden bayanların küçücük göğüslerini inek memesi gibi büyük gösteren telli, demirli sütyenleri olan eşşek yükü kadar ağır elbiselerle anımsadığımız "asil" ve "soyluluk" kavramını neden böyle "ossuruk" gibi "somut" (ehe) bir şeye bağladığımı bu yazıda sizlere açıklayacağım.
insan her zaman "istediği" şeyi değil "canının" istediği şeyi yaşar. can insan hayatında çok farklı yeri olan somut bir kavramdır (can diye bir arkadaşı çok elledim, somut diyorum, ellemeyen varsa soyut diyebilir). insanın "istediği" şeyler gereklilik kavramına girerken, "canının istediği" şey "keyfiyet" içerisinde yer alır. keyif düşkünlüğü de bir yerde burjuvazi felsefesi ile yan yana gelir ve insanın canı bir noktada asil olmak ister.
insan canı asil olduğu zaman da en küçüğünden tutun en büyük, en ileri fonksiyona kadar bu yaptıklarından keyfin doruklarına çıkar. en basit eylem bile büyük bir "keyif" kaynağıdır.
çok basit bir örnek verelim bu "istek" ile "can isteği" arasındaki farkalrı anlatmak için. bu siteyi açmak istedik; çünkü gerekiyordu. ben bu yazıyı yazmayı aslında istemiyorum ama canım yazmak istiyor. ve siz bu yazıyı okuyanlar, bu yazıyı istediğiniz için değil canınız istediği için okuyorsunuz. üye olanlar da gerektiği için değil canları istediği için üye oldular (eğer "üye olmam gerekiyordu, kabuslar, rüyalar görüyorum, üye ol diyorları bana hep canavarlar, üye ol diyordu melekler, üye olmazsam çocuğumu keserim" diyerek gelenler varsa mesaj atsın, hediyem var).
okuyanlar keyif alır veya almaz. üye olanlar burda olmaktan keyif duyarlar ya da duymazlar. insan isteği ve can isteği arasındaki bu keyfi uçurumun farkında olmamız da tamamiyle canımız böyle istediği içindir!
ossuruk keyfi bir olay değildir; metabolizmanın bir ihtiyacıdır ve ossurmayı ne siz ne de canınız ister. ossurmayı isteyen şey tamamiyle bedeninizdir. ossurma eyleminden sonra size bir rahatlık ve keyif vermesi de beynin salgıladığı keyif hormonunun tükürük bezleri ile bileşime girerek oluşturdukları füzyon ile alyuvar ve akyuvarlar sayesinde kıçınıza yakın bir yerde bulunan "g noktası"na tekabül edip bundan farklı bir haz almanızdan kaynaklanır.
gerekliliklerden, can isteğinden ve beden isteğinden kaynaklanan her türlü hareketten, eylemden, fonksiyondan haz duyan asiller başlarından geçen her boku canlarının istediği için yaptıklarını savunurlar ve buna inanırlar.
çünkü canları öyle ister.