rutine bağladık hayatı seyredip geçiyoruz yavaştan. ülke gündemi her zamanki ülke gündemi, yetmiş bin yıllık homo sapiens uzanımında bizim de payımıza bu talihsizlik düştü sevgilim. oluşumunu tamamlayarak amino aside dönüşen o gariban tek hücre senin yatacak yerin yok lan öptüğümün gereksizi. gelip gidip yaşadığımız hayata bak, ayağa kalk ceketini ilikle üstüne çay demle. hintli bir ergenus arkadaşımız kendi rızası dışında doğumuna sebep oldukları için ebeveynlerine dava açmış duyduğumuza göre, ben annemi severim, böyle yamuk işlerle yormam rahmetliyi de, ama var oluşumuzun kızışmış iki insanın yataklarında gerçekleştirdiği eylemler sonucu var olması size de bir tuhaf gelmiyor mu? olaya iyi yönünden bakalım acdc üyeleri de bu yolla dünyaya gelmişler. kadim öğretilere göre var olmak için yaratıldığın gerçeği arayıp ona uygun yaşayarak kendimizi ortaya koymalıymışız. bir prens bir savaş sırasında arkadaşları ve sevdikleri bir kaç kişiyi karşı safta gördüğünde kendi ile bir iç hesaplaşmaya girer. nasıl bir hesaplaşmaysa artık son bulduğunda bir prens olarak doğduğunu ve bir prens gibi davranması gerektiği sonucuna ulaşır ve tüm düşmanlarını kılıçtan geçirir. hintliler bayılmış bu hikayeye. bu arada hint deyince şöyle bir duracaksın, az buz bir medeniyet değil. oh my ganesha! adamların tanrılarını ve inançlarını saymaya kalkmaya kimsenin gücü yetmez. her neyse bu öğretiye göre, işini iyi yapan bir çamaşırcı kadın, çamaşırcı bir kadın olarak yaratıldığını hissedip içinde onu yaşattığı sürece ne menem bir kral olduğunu asla algılayamamış bir kraldan daha başarılıymış hayat çizgisinde. vay anasını sattığımın öğretisine bak hele, neysen o ol derken, doğduğun kastta kaderinle yaşa ve haline şükret diyor diğer bir yandan. her dinde var bu öğreti. şükret! niye lan? senden daha kötüler var, iyi de niye ben şükrediyorum arkadaş, yirmi yedi en zengin kişi dünyanın yarısından daha zengin. onların tanrı'nın seçkin kulları da biz havva'nın piçleri miyiz? yok senden daha fakirler var, açlar, evsizler, vatansızlar, kimliksizler, sen onlara bakıp, maaşın, yiyecek ekmeğin ve başını sokacak bir damın, yatabilecek bir yatağın olduğu için şükranla dolmalısın? e bu sevdiğimin tanrısı, bizim başımıza bunca çorap öreceğine dünya dizaynını daha adil ve eşit kılsaydı ya diyebilmemiz gerekiyor en azından. enpa diye bir nane var bizim buralarda. her yer cemaat ve tarikat kaynıyor malum. bunların sloganı, ebedi nizam, dünyaya nizam. enpa anladığım kadarıyla ebedi nizam partisi anlamına geliyor. henüz parti olacak olgunluğa erişmişler mi bilmiyorum ama varlar ve gençleri sarık takıp her boş buldukları her duvara enpa yazıyorlar. lan en saf haliyle allah'ın nizamını beğenmiyor puştlar, değiştireceklermiş. hayallerindeki dünya nizamı herkesin müslüman olduğu bir dünya. korkunç! bir kere o sarık ve kara çarşaf denilen şey beynin yüzde otuzunu kafadan süpürüyor benim gözlemime göre. bir insan kendine neden böyle bir şeyi nasıl reva görebilir? mazoşizm ile açıklanması bile mümkün değil. bunu kendine yapan bir insan kim bilir diğerlerine neler yapar? çok mu fantastik? aç iran devrimini, git suudi arabistan'a, çek elini işid'e oradan uzan afganistan'a. lan benim ne işim var bunlarla arkadaş? zehirlendim ben doz doz, yavaş yavaş zihnimi işgal ettiler, siz kaçın en azından. matriks hepimizi ele geçiriyor dostlarım ve her birimiz ajan smith'in iğrenç benine (siğil de olur ne dersen de artık) dönüşüyoruz adım adım. içimize işliyor, kaçamıyoruz, ateist oluyoruz yine yok, nihilist oluyoruz gene aynı. elektrik faturasını düzenli ödeyen anarşist mi olur arkadaş? olma da gör, kesilince çalışmayan kombiden dolayı hastalanacak küçük oğlundan sorumlusun bir kere. her şey ne kadar da zor. ne ağız tadıyla küfredebiliyoruz ne de kahkahalarla gülebiliyoruz artık...
mia culpa!
saygıyla brecht.
madem iyisin
anladık iyisin,
ama neye yarıyor iyiliğin.
seni kimse satın alamaz,
eve düşen yıldırım da
satın alınmaz.
anladık dediğin dedik,
ama dediğin ne?
doğrusun, söylersin düşündüğünü,
ama düşündüğün ne?
yüreklisin,
kime karşı?
akıllısın,
yararı kime?
gözetmezsin kendi çıkarını,
peki gözettiğin kimin ki?
dostluğuna diyecek yok ya,
dostların kimler?
şimdi bizi iyi dinle:
düşmanımızsın sen bizim
dikeceğiz seni bir duvarın dibine
ama madem bir sürü iyi yönün var
dikeceğiz seni iyi bir duvarın dibine
iyi tüfeklerden çıkan
iyi kurşunlarla vuracağız seni.
sonra da gömeceğiz
iyi bir kürekle
iyi bir toprağa.
mia culpa!
saygıyla brecht.
madem iyisin
anladık iyisin,
ama neye yarıyor iyiliğin.
seni kimse satın alamaz,
eve düşen yıldırım da
satın alınmaz.
anladık dediğin dedik,
ama dediğin ne?
doğrusun, söylersin düşündüğünü,
ama düşündüğün ne?
yüreklisin,
kime karşı?
akıllısın,
yararı kime?
gözetmezsin kendi çıkarını,
peki gözettiğin kimin ki?
dostluğuna diyecek yok ya,
dostların kimler?
şimdi bizi iyi dinle:
düşmanımızsın sen bizim
dikeceğiz seni bir duvarın dibine
ama madem bir sürü iyi yönün var
dikeceğiz seni iyi bir duvarın dibine
iyi tüfeklerden çıkan
iyi kurşunlarla vuracağız seni.
sonra da gömeceğiz
iyi bir kürekle
iyi bir toprağa.