cumartesi benim günüm! geri kalan günleri işime ve aileme harcıyorum, müşterilerin ve patronumun memnun edilmesi gerekiyor, her gün lanet olası bir dünya tuhaf insanın doluştuğu bir minibüste bir saat geçirmem gerekiyor zorunlu olarak. atlaya zıplaya alış veriş yapmam ve gelir gider dengemi korumam lazım sonra, çocuklara ekmek, giysi ve kırtasiye gibi zorunlu ihtiyaçlarını karşılamam, yetmedi bire bir ilgilenmem ve gerekirse bir iki saat animasyon film izlemem olmazsa olmazlarım. ben baba figürüyle büyümedim. babam canı sağ olsun altı kişilik kadrosunu yetiştirmek ve doyurmak adına çok çalışırdı ve geri kalan her şeyi rahmetli annem hallederdi. yapmamamız gerekenleri öğrendiğimiz bir aile yapısı diyelim ve kurbağaları ürkütmeden köprüden geçelim en iyisi. her neyse bugün cumartesi ve linkedin'de profil resmimi beğenmeyerek müdürüme şikayet eden alman patronumun anne annesine hatırı sayılır selamlarımı göndererek bu konunun ucunu bağlayalım. figür, banksy değerlimizin isa'yı elinde alışveriş poşetleriyle çarmıha gerdiği grafitisinden ibaret bu arada. linkedin gibi kariyer böcüklerinin arzı endam ettiği bir platformda kendimce kapitalizme gönderdiğim sevgi gösterisinden ibaret durum. patronum beni izlemeye almış her nedense? sonra da profil resmimden rahatsızlık duymuş iyi mi? lavuğa bak hele, lan ben senin sosis ve bira menşeili tombiş yanaklı vesikalık resminden daha bir rahatsız oluyorum ama bu senin dangalakça tercihin, karışmaya ne hakkım var diyorum en azından. önce dedim şuraya yine banksy abimizden sırtını izleyenlere dönmüş manzaraya bakan hitler görselini koyayım diye düşündüm. ama anlamaz ki dallama, onun hitler olduğunu dümdüz alman kafasına sokmak için bıyık ve saç olmalı en azından. komple kapattım linkedin'i. tüm sosyal paylaşımlaşım sitelerinden çalıştığım firmanın ismini sildim ve engelledim. hepimiz yıldız tozuyuz, yemişim sizin katolik imaj kaygısını. insan ekmek yediği tekneye asla işememeli, ekmek teknesi de ekmeğini tedarik eden emekçilere saygı duymalı olayımız sadece bu. cumartesi cumartesi nereden takıldım lan ben konuya? içime oturmuş demek ki! neyse bugün benim küçük cevo'nun bilim sergisi günüymüş. günlerdir ne hazırlayalım diye düşünüp dururken benim hatunun bir zamanlar ilgilendiği geri dönüşüm malzemeleri aklıma geldi. poşetlerden yapılmış torbalar, açma halkalarından cüzdan, çanta, kemer vesaire, eski kot pantolonlarından bezler mezler derken gittik sıpayla standımızı oluşturduk. hatunların dibi düştü tabi, fotoğraflarını çektiler, ilgiyle incelediler falan filan derken sıpayı goralı tost ve icetea şeftaliyle ödüllendirip geri döndük. dedesine teslim ettim sonra aldı çatalca'ya gittiler. sonra alışverişe gittim, üç market alışverişinden tek kuruş poşet parası ödemeden yani yetmiş beş kuruş kara geçerek kurtuldum iyi mi? ne güzel memleket lan durduk yere bir nane çıkarıyorlar ve sen o naneyi kullanmayarak kar ediyorsun durduk yer. bunu kutlayayım dedim ve haftalık şarap ve bira istihakımı yüklenerek eve geldim. mutfaktayım şimdi, hatun ve küçük oğlan yok, büyüğe kahvaltı hazırladım yatağına götürdüm, bunu sana karın bile yapmaz diyerek servis ettim. önce biraz arabesk takılayım dedim sarmadı, şimdi sevgili ışığım fredie ile birlikteyim. düşük profil bir zamanlar itaat et rahat et demişti, itaat etme rahatsız et diyorum ben de. tek bir hayatım var gelip gidip bu çapsızların dönemine denk geldim, ne mutlu edeceğim hırboları, onlar benim varlığımdan rahatsız olsunlar amına koyum. hayatım boyunca çalıştım ve vergimi kuruşu kuruşuna ödüyorum alıp alabildiğim hizmet ne? hastahaneler bedava ama özele gitmek zorunda kalıp elli lira muayene ücreti ödüyorum, eğitim ücretsiz ama o kadar kalitesiz ve öğretmenleri o kadar vasıfsız ki aile desteğiyle ufaklığı özel okula gönderiyorum, ne güzel istanbul valla. çekerim emaneti sikerim adaleti! sauron dikkatli olmalı, beşinci günün şafağı var daha. bu arada fredie döktürüyor arkadaş. yeni yıla virüs kaparak girdim. dahiliye doktorumun dediğine göre soğuk algınlığı diye bir şey yokmuş, soğuk havalar nedeniyle daha fazla kapalı ortamlarda takılmak zorundalığı varmış ve ister istemez birbirlerimize hastalık bulaştırıyormuşuz. iki iş günü rapor yazdı geçen hafta, cumartesi pazarı da ekle dört gün yattım ve kendimi yüzüklerin efendisi ve hobbit serilerinin uzun versiyonlarını seyrederken buldum iyi mi? en kısası üç buçuk saat süren altı film ile içim dışım ork, uruk-hai ve goblin dolup taştı iyi mi? j.r.r. tolkien'in askerleriz, g.r.r martin para sayma makinesi ile mutlu olabilir, biz elfçe öğreniyoruz...
tümünü göster