4

sırtımızda bize ait olmayan ama üzerimize yapışıp kalan ve bir daha hiçbir yere gitmeyen mahur ve melankolik bir hüzün paltosuyla dolaşıyoruz biz türkler. gittiğimiz her yere ve tanıştığımız herkese sunuyoruz onu ve bu hüznün pazarlanma işi bizi epeyce meşgul ediyor. eski yıllarda kamyonlara asılan "ağlayan çocuk" kartpostalı gibi yerel ve yaygın. menşei türk değil ancak o denli içselleştirilmiş ki seksenli yıllar onunla anılıyor nostalji niyetine. istanbul'da dolaşıyorum ve omzumda bir adam oturuyormuş gibi yürüyorum yollarda. adam her nedense git gide ağırlaşıyor ve en sonunda akşamüstü evime dönmek için herhangi bir vesaitle genellikle de otobüs ya da minibüse bindiğimde omuzum çöküyor üzerime, uyukluyorum ya da anlamsızca yola bakıp gözlerime yapışan her türlü ışıktan sakınıyorum. para babaları dolu etraf sanki ve otobüsün dışındaki her araç beni fakirliğimle aşağılıyor. yağmur yağıyor ıslanıyorum, kar yağıyor üşüyorum, güneş çıkıyor kavruluyorum ve bu pastadan bana düşen payın neden bu kadar az olduğuna bir türlü akıl sır erdiremiyorum. sonra acıbadem sokaklarında geceleri çöp toplayan çingeneler, merter'de yol üzerinde müşteri kovalayan travestiler ve sur dibinde kağıt mendil satan çocuklar aklıma geliyor ve ben şükretmem gerektiğine karar veriyorum yeniden. oysa biliyorum ki sadece üç gece üst üste kadıköy'den evime taksiyle gelmeye kalksam kişisel bütçem o denli sarsılır ki tekrar eski düzenini alması dört aylık kemer sıkma politikası sonucu ancak mümkün olabilir.

off ulan off! yüreğim yağmur ormanları benziyor biliyor musun? hiçbir müdahale söndüremez bu yangını. sefilin tekiyim ben, aptal, aptal, aptal! geberene kadar içmek ve kaybolmak zamanı şimdi. ben arızalıyım, güne kara çalarım, tanıdığım herkese felaket taşırım, "lanetli yahudi" gibi gittiğim her yere bela taşırım, asla iflah olmam, asla durulmam, yararlarımı kaşır dururum. allah beni affetsin, ya da yok yok, affetmesin!

"lanetli yahudi" hıristiyan ã¢leminin bu taraflarda az bilinen mitlerinden bir tanesi. rahmetli cemil meriç beyefendiden öğrenildiği kadarıyla; hazreti isa sandaletlerini tamir ettirmek için bir ayakkabı tamircisine uğramış. kibirli ve ukala tamirci kılık kıyafetine bakarak gelenin bir hırpani olduğuna karar verip kendisini dükkã¢nından kovmuş. allah, peygamberine yapılan bu saygısızlığı affetmemiş ve ayakkabıcıyı cezalandırmış. kıyamete kadar gittiği her yere felaket taşıyacak ve o orayı terk edene kadar bela o şehirden uzaklaşmayacaktır bundan böyle. "serseri yahudi" dendiği de olur, gittiği her yerden kovulur ve iki bin yıldır felaket taşır oradan oraya. rivayete göre veba türü salgın hastalıklar, haçlı seferleri sırasında meydana gelen yıkım, yenilgi ve bozgunlar, dönemsel ekonomik buhranlar, kıtlık, bin yedi yüz seksen dokuz fransız ihtilali, amerikan iç savaşı gibi sosyal felaketlere neden olmuştur. rivayet edilmez ama, (zaten bunu ilk defa ben açıklıyorum); kendisi ara ara tatil yapsa da yirminci yüzyıla kadar yedi yüz sene kadar irlanda'yı kendisine mekan tutmuş ardından orta avrupa'ya sıçrayarak iki dünya savaşında bizzat onbaşı olarak görev almıştır. "dünya barış günü" ilan edildiği günden sonra önce birleşmiş milletler cemiyeti'nin kuruluş aşamalarında aktif görev almış ardından da yeni kurulan israil devleti ile birlikte ortadoğu'ya geçmiştir. osmanlı dağılalı beri huzur nedir bilmeyen bu topraklar artık kaderine boyun eğer gözükmektedir. demokrasi, batı medeniyeti tarafından toma hawk füzeleri eşliğinde getirilmektedir ve geldiği andan itibaren kan, ter ve gözyaşı eksik olmamaktadır bu topraklarda. israil, iran ve türkiye petrol yatağı ortadoğu'nun arap olmayan üç ülkesidir ve her biri farklı rejimlerle, farklı ideolojilere göre yönetilmektedir. israil, amerika'nın hem uşağı hem de efendisi olarak ikinci dünya savaşı'ndan sonra gıdım gıdım ilerleyerek kendine bir yurt edinmiştir ve şimdilerde tüm enerjisini bu devleti korumaya vakfetmiştir. bu amaç uğruna başta filistin halkı olmak üzere toplu ya da tek tek adam öldürmekten çekinmez. göt kadar ülke bir tutam nüfusuyla devasa arap ã¢lemine kafa tutar ve deyim yerindeyse onları parmağının ucunda oynatır. arap dünyasının ileri gelenlerinin yeni jet motorlu uçak modelleri ve avrupalı genç yaşta fahişeler gibi çok derin sorunları olduğundan kardeşkanı dökülmesi umurlarında değildir, en çok televizyonda seyredip, vah vah der geçerler. bu arada atı alan üsküdar'ı geçer amerika irak'ı işgal eder, afganistan tarihten silinir ve iran kuşatılır dört bir yanından. türkiye zaten kafadan, avrupa birliğinin ağzı açık ayran delisi olduğundan ümüğü sıkılmaz. ne ota ne boka yaranır, ermenileri katletmiştir geçmişte, bu yüzden önce diplomatları öldürülür, sonra ermeniler katledilmemiştir diyenlere para ve hapis cezası öngörülür frengistanda. ermeniler o zamanlarda çok masumlardır, komita ve milis kuvvet oluşturmak yerine marangozluk, terzilik ve kuyumculuk gibi işlerle uğraşmaktadırlar. osmanlı devleti durduk yere bu adamların yaşadıkları yerden sürülmesini devletin bekası açısından gerekli görüp "tehcir yasası" nı çıkartır. ne sikim iş kimse bilmez ve tarihçi ya da değil bu ülkede herkes hayır katledilmemiştir der durur, zaman zaman şöhret budalası birkaç hırt aydın çıkar batı gazetelerinde aksi görüş beyan eder o ayrı. göç sırasında terzi etyen makasını, kasap agop'un karısı eleni terliklerini bile alamadan yola koyulurlar. bu yolculuk sırasında ölenler olur belki ama sadece çanakkale savaş'ında ölen iki yüz elli bin türk askeri kimsenin umurunda değildir. bin yıldır bu topraklardayız ancak bin yıldır geldiğimiz yere sürülmek isteniriz. ermenistan ağrı dağının doğal sahibidir, kars, erzurum ve civarı onlara aittir, kürtler ankara'nın kenarından karadeniz bölgesine hat çizer, yunanistan'a göre batı ege, istanbul ve batısı onundur, suriye hatay'ı sınırları arasında gösterir, rusya'ya bakarsan boğazlar onun kontrolünde olmalıdır. ne bereketli memleketmiş arkadaş ver ver bitmiyor. kimse demez ki artık orta asya çin işgalindedir kardeşim orada bize ekmek yok, geldik küçük asya'ya artık geçim derdindeyiz. bırakın uzak tarihi iki yüz yıl evveli sınırlara dönsek dünya jandarması amerika yerine ulu manituâ’nun çocukları at koşturuyor olurdu yeni kıtada. bu arada iran ablukaya alınırken, biz hala küçük amerika hayalleri kurmaya devam ederiz. birkaç hafta önce hakkında idam kararı alınan saddam hüseyin diktatördü, cellã¢ttı, egoistti, şuydu, buydu amma iyi kötü ülkesini idare etmeyi biliyordu kardeşim. hiç değilse şii, sünni, arap, kürt ve türkmen gruplarını bir arada tutmayı başarabiliyordu. şimdi batı ithali demokrasiyle baş başalar ve herkes birbirinin gırtlağına sarılmış durumda. sıçayım sizin özgürlük ve demokrasinize. materyalist hıristiyan ahlakı nasıl bir insanlık türü yarattı, açın internet sayfasını ve gezinin şöyle bir göreceksiniz. seks, uyuşturucu, paraya tapınma ve kendi nefsini yüceltme zafiyeti. paris hilton yaratık değil batı toplumunun geldiği son merhaledir. ama daha kötüsü de mevcut; tam bağlantısızlar...

amerika da türeyen bir grup. allah, din, iman, vicdan, insanlık, onur, haysiyet, vatan, millet, ırk, toprak, bayrak, felsefe, sanat, bilim, aile, klan, soy, etnik köken, ahlak, töre, gelenek, karı koca, anne baba, çoluk çocuk, adalet ve hukuk sistemi gibi kavramlarla ilişiği olmayan, iki ayakla yürüyen pimi çekilmiş el bombaları olarak betimleniyorlar. duygudan yoksun denecek kadar insanlıktan uzak, bencillik kuleleri yüksek bir hayatın izini sürüyorlar. kendi çıkarları için yapamayacakları hiçbir şey yok ve içgüdüleriyle yaşıyorlar. modern insanın yan ürünü olarak sayıları şimdilik az ancak sanata özellikle de sinemaya yansımaları pek fazla zaman almamış. amerikan orijinli şiddet ve hapishane filmlerinin doğal figüranları olarak pek çoğunda rol alıyorlar. hayatta kalma biçimleri para elde etmek ve ölene kadar öldürmek biçiminde. gözü pekler ve kaybedecekleri hiç bir şeyleri yok, zaten hiçlik mefhumuyla var oluşlarını gerçekleştiriyorlar. epeyi otuzunu görmeden geberip gidiyor ve pek çoğu arkasında en azından birkaç silahlı soygun veya cinayet bırakıyor. hapishanelerde ki nüfusları hiç de az değil ve gün geçtikçe sayıları artıyor. batı toplumunun katı materyalist toplumsal düzeni, kendini bir türlü ifade edemeyen ve yolunu kaybetmiş hıristiyan inanç sisteminin kıskacında ucubeler olarak doğup ya elektrikli sandalyede kızararak ya da polisle çatışırken ölüp gidiyorlar. içlerinde amaçsızca adam öldürenler olduğu gibi sudan sebeplerle veya birkaç dolar için suç işleyenlerde mevcut. ã‚lemin derdi beni gerdi havalarına girmeden artık sadece amerika'da olmadıklarını ifade ederek açıklama getireyim. geçenlerde iki tane ciğeri beş para etmez serseri ramazan bayramını kana bulayarak türkiye'yi ayağa kaldıran eylemlere imza attılar. zevk için adam öldürdüklerini söyleyen bu iki cani "katil doğanlar" figürünün bir oliver stone imzalı hollywood filmi olmadığını ispat etmek istercesine arabaya atlayıp kimi zaman üç beş kuruş uğruna, kimi zamanda kafayı esrarla iyice cilaladıkları için haybeye yedi kişiyi katlettiler. sen şanslısın çünkü güzergã¢hta yer almıyordun sadece. amok koşucuları gibi öldürmek ve ölmek adına girişilen bu eylem hapishaneyle sonuçlandı ve hiçbir avukat onları savunmak istemiyor şimdi. delikanlılığın bile bir raconu vardı bu memlekette eskiden, artık tam bağlantısızlarımız var. batıâ’dan ilim ve fen ithal etmek için yola çıktık açık alınla, geldiğimiz aşama kapkaç ve levis 501 kot giyme sevdası. bilmem kaçıncı milli eğitim şurası toplanmış ancak bu toplumun yüzde ellisi milli eğitimden, yüzde yetmişi de şura kelimesinden bihaberdir kimsenin bunu tartıştığı yok. on dört yaşında kız öğrenciler birbirlerine lanlı, oğlumlu konuşuyor, önlerine başarılı yani sadece para kazanan ve lüks yaşam süren türünden deniz akkaya servis ediliyor. artık erkekler alaattin çakıcı ya da onun ekran yaratığı polat alemdar namzedi, kızlar tuğçe kazaz kırması. gel de hayra yor bu rüyayı ve geceleri rahat uyu bundan böyle. yazılı ve görsel basın topunuzun amına koyum, allah belanızı versin ve medya towerslarınızı başınıza geçirsin. kına yakın artık, katı ve sevimsiz cumhuriyetimiz, kıymeti kendinden meçhul dört başı mamur davar sürüsü bir gençlik ile meydanlarda kenan doğulu eşliğinde onuncu yıl marşı okuyabilir artık. kimin eli kimin kıçında sosyetik yaşam, herkesin eli herkesin kıçında toplu seks cinnetine dönüşmüştür. para kirli ise harcanma yolları da ondan nasibini alacaktır. estetik budalası yaşlı kadınlara tayt giydirip sahnenin tozunu aldırarak yürüyecek bu kervan. gazeteler ve televizyon her dem onların yaşamlarını gündeme taşıyacak ve üstüne üstlük şikã¢yette onlardan gelecek. domuzlar körfezinde çıkartma yaparken mangasını kaybetmiş kuş beyinli amerikan askerine dönüşen yığınlar sizi seyredecek ve okuyacak, ortam reklã¢m manyağı olacak, tüm apartmanlar ürün logolarıyla süslenecek, bu siktimin yazım programı da bana logo yerine ayırmaç kullanabilirsiniz diye uyarı verecek. ayırmaç ne oğlum, kim buldu bu kelimeyi, hem kelime bulmak ne haddine? tilcik, tümleç, yerleşke, aktöre, ırlamak, sevi, elinin körü, zıkkımın peki...
tümünü göster