ne güzel metin üstündağ "pazar sevişgenleri" tadında, "pazar sabahı sevdiğimin kiptaş'ından sigara alma hikayeleri" ile bir iki pazardır takılıyorduk ki, her şeyde olduğu gibi istikrarsızlığım yine depreşti ve her sabah sigara alma tarzım perşembe günü öğlende sigara alarak son buldu sayın çtçp müdavimleri. sabah kalktım beş tane sigara melül melül bakınıyor bana alüminyum folyo kaplı kağıdının içerisinden. her birini yarım saatte bir içsem, üzerine üşenip yatakta dizi seyretmeye devam etsem nereden baksan üç ya da dört saat daha evde tek başına takılabilirdim böylece ve hakikaten öyle oldu. pazar sabahı tek başına ağlayarak kahvaltı edenler hakkında bir şiiri vardı sanırım didem madak ablam*ızın. aramaya üşendim şimdi ama var biliyorum. neyse ben onlardan biri değilim canlarım. ailem var ama ayrı yaşıyorum sadece ve muhtemelen bir buçuk yıldır devam eden bu durum önümüzdeki aylarda yanlarına dönmemle birlikte son bulacak. burada olmadığım zamanlarda onlarla birlikte vakit geçiriyorum ve ellerinizden öper, iki tane oğlum var. dün bunlardan büyük olanı ve benden yana üvey olanı ile sorun yaşadım ancak uzatmayacağım ve kulak ardı edip devam edeceğiz hayatımıza kaldığı yerden.

şok markete yine uğradım elbette. güzelpınar su artık 0.7 lira ve saka ise 1.45 tl. günün en önemli değişimi sadece bundan ibaret değil tabi, tek kullanımlık ayda bir tane aldığım tokai çakmak 1.25 olmuş 1 liradan. çok da tın, hala fiyat ve fayda korelasyonunda bir numara şerefsiz. bu arada bana "değişik" sıfatını takmışlar sosyal medya mecralarında. hadi lan oradan diyorum buradan şimdi. gel bir çayımı iç, iki lafın belini kıralım, gör bakalım kim değişik, kim değil. sadece gündemi kıyısından köşesinden olsa bile takip etmiyorum ve benim kendi gündemim var anasını satayım. william ernest henley'den "yenilmez" i hediye edeyim buradan bu kafalara. bu gereksiz ayrıntıdan sonra gelelim bu pazara. bir nisan günü asılan bayrak hala aynı yerde asılı ve kem gözüme kurşun dökülsün ki, vallahi billahi ben bakar bakmaz yine kapadı kendini rüzgara teslim edip. bir nisan laneti adını koydum ben bu duruma, yazınca böyle oluyor işte. kurtulamıyorsun sonuna kadar yazdıklarından. sürekli aklına takılıyor, olur olmaz karşına çıkıyor. sigara yasak ilanlı çocuk parkından geçerkene bir sigara daha yakıyorsun gayri ihtiyari ve köşesini döner dönmez karşına çıkan blokta beşinci katta bir teyzenin astığını hatırladığın bayrakla yüz yüze geliyorsun. belki benim lanetim de böyle bir şeydir. küçük şeylere takılmak! bak, "bi gülüşü bana yetiyor, bi bakışı anlatıyor, zalimin suskunluğuna bakma, fırtınalar koparıyor." şarkısı aklıma geldi şimdi kafayı anında helva eden. bunca yıl alkole boşu boşuna para bayılmışız amk. aç zd anında zombisin. hindu bölgesinde yaşayan bir inek gibi mutlu mesut takıl git bir güzel. müslüman tarafında olsan, sağılacaksın, güdüleceksin, dövüleceksin ara ara ve eninde sonunda da kebap olacak löp löp etlerin. aha da arkasından bengü başladı. ablam sarılamamış doya doya niyeyse? niye lan niye? yapıştır duvara sarıl sabah kadar, seni tutan kim? bu kadar helva kıvamı yeter. aynur&morgenland chamber orchestra dinleme vakti artık. irkçı bir şarkı, kürt kızıyım, aslanız, canlıyız, erkeklerin umuduyuz bilmem ne. sanki sırf kürt kızı olarak doğmak bunlara sahip olmayı gerektiriyormuş gibi. ben de eskimo bir ibneyim ne olacak şimdi? bak değişik sıfatı burada aşka geldi! devreleri yandı puştun. yansın.

ama müzik efsane, bir darbuka solo var, her seferinde salonun ortasında apaçi dansı yaparken buluyorum kendimi dinlerken. helva birden demir leblebiye dönüşüyor. zamanında alkolden zarar görmüş tüm beyin hücrelerim çay iç ve beni de kurtar diye feryat figan ederken eski bir alkolik olarak lafın ucunu bağlıyorum yeniden. alkol dostunuz değildir ey dünyalılar. gerçek sorunlarınızla gerçekliğinizle baş edebilirsiniz, kaçarak ya da uyuşarak değil. en son ucuza aldığım etil alkolden yaptığım votkaya katacak vişne suyu bulamadığımda içine öksürük şurubu perebron katıp içtiğimde idrak ettim alkolik olduğumu ben. metil alkolden farkı kör etmiyor ya da öldürmüyor ancak vücut kimyanızı ve ağzınızın tadını kesinlikle bozuyor bu elde dursun hele şimdilik. deneyimlerinden bahsedip şunu yapın bunu yapmayın diye ahkam kesen şom ağızlı ihtiyarlardan biri olmak istemem. ben nasıl kimsenin sözünü dinlemedim, herkesin gittiği yoldan gitmedim, kendi göbek bağımı kendim kestim, herkes bu yoldan geçecek. yolu gösteremem ama kırk sekiz yıllık bir harcanmışlıktan sonra belki bir fener ışığı olabilirim bu karanlıkta.

üvey oğlumla sorunlarım var ve ne yapacağımı bulmam gerek şimdi. iyi uyuyun ölümlüler, başka sekiz nisan iki bin on sekiz olmayacak bir daha...
tümünü göster