kavramların olmadığı yerde, sözler kendisine yer bulur. bu sözü ben, birçok insanı etkilemiş ve pek de kimsenin okumadığı bir başka kitapta okudum. kitabın ismi das kapital.

malum zamane modası, herhangi bir 'ideolojik angajmana' yaslanmadan yorum yapmak. genç bir kadının, özgecan'ın vahşice öldürülmesinin ardından da bu geleneği bozmadık. islamcısından, kemalistine; komünistinden, faşistine herkes bu olayı sübjektif bir pencerenin içinden yorumluyor. günün en çok konuşulan olayları beren saat'in açıklamaları, nihat doğan'ın tweetleri vb.

niyetim kimseyi eleştirmek değil. çünkü şunu çok iyi anladım ki, o güzel eleştiri özgürlüğümüz, giderek azalan sorumluluk duygumuzun yerini alıveriyor. sorumluluktan yoksunlaştıkça, eleştiride sivriliyoruz, özgürleşiyoruz. hepimiz.

e zaten, bütün günahları üstlenecek düşmanlarımız da var. bir oyun hamurundan beter hale gelmiş vicdanlarımızı yoğurmakta fazlaca mahirleştik ne de olsa.

epeydir dilime pelesenk ettiğim bir cümle var. tarih algımızı dinamitlediler. hani tarihin sonu gelmiş demişlerdi de itiraz etmiştik. insanlık, doğa sahnesinde kendini var ederken, olaylara, olgulara tarihsel bir şekilde bakmasını da bulmuştu. bir de materyalist bir yaklaşımla bakardı. yani maddenin düşünceye öncel olması hadisesi. asırlarca filozoflar tartıştı. şimdi pek üzerinde durulmasa da, hala bir şeyleri muhasebe edebilmenin ölçütlerinden biri.

içimden geçenleri söyleyeyim. madem moda da bu şekilde. hepimizin vicdanları çok kirli, ama egolarımız da çok büyük. kimsenin bir şeyi anlamaya harcayacak vakti de yok. yeni oyuncaklarımızda şovlar yapıyoruz. siyah giyenler fotolarını koyuyor, politikler akp'yi yetmezse erkekleri suçluyor. berikisi ona laf yetiştiriyor.

kimlikler üzerinden mücadele edecektik ya, işte şimdi de kadın ve erkek kimliklerimiz önplanda. ben peşinen söyleyeyim. bir erkek olarak da suçluyum. ama mesele keşke suçlu kim sorusunu bulmak olsa.

materyalizm falan demiştik değil mi? sosyal medya zırvalığında böyle şeyler pek para etmese de biraz ekleyelim. olaylar, olgular tarihseldir ve toplumsaldır. bunu herkes de bilir. bilir ama işte kullanmıyor. neden merak ediyorum. düşünce alanından kovulmuş tarih, tarih alanından çıkmış düşünce. bir başka büyük yazar, dünya üzerinde tek bir insan ölüyorsa, bundan bütün insanlık sorumludur diyordu. taciz, tecavüz... üzerine söylenecek pek bir şey yok. insan alçalmasının bir sınırı yok gibi. kanlı bıçaklı düşmanlarımız da olsa, insanın bu rütbe alçalabilmesinden korkuyoruz.

fazlaca dağıttığımın farkındayım, diyeceğim şu minval üzredir.

suçluları biliyoruz, tanıyoruz; yaşıyoruz. tiksiniyoruz, buralardan siktir olup gitmek falan istiyoruz. sonra ateş de düştüğü yeri yakıyor. 3 gün sonra unutacağız, diğerlerini unuttuğumuz gibi. bırakalım özgecan'ın ırzına geçilmiş, yakılmış bedeninin kanı vicdanlarımıza damlasın. ve o vicdanlarımızı, moda eğlenceliklerimizde temizlemeyelim. sonra? sonrası bugün konuşulacak gün değil. ölüm matemi diye bir şey vardı...