evet ne bok yiyeceğim?

üç tozu maaşa ömürümün dörtte üçlük bölümünü at gibi çalışmaya mı seçecektim yahut avare olmayı mı?

avrelik bana göre gayet hoş ve güzel bir şeydi. bir el yağda bir el balda canın sıkıldı mı çat oradasın çat kapı arkasında ama nihayetinde verdiği bir şey var.

nasıl anlatsam nasıl söylesem o duyguyu. sanki bozuk para gibi harçanmışlık duygusu. vaktinden önce emkliği gelmiş yılkı atı olmak diyebiliriz.

yooo bunu kabul edemem.

içten içe yılkı atı olsam da - çünkü benim ve benim gibi devr-i devranı çoktan geçti- bu tip bir yenilgiyi kabul edemem.

avarelik dönemleri insana bir çok katkısı olur ama avarelik bir çeşit teslimiyettir. kontrollü avareliğe evet dedim.

en iyisi buydu. canım sıkıldığında para istifleyecek canım sıkıldığında avarelik yaparak istifleri hiçe indirecektim.

bu yolu seçtim. her zaman olduğu gibi sınırları pek belirli olmayan muğlaklık.

bir kaç eski alışkanlıkla bir şeyler yapmaya başladım. muğlaklığın sınırlarını net olarak belirledim güzelce pazarlık yaptım ve yeniden yola koyuldum.

bunlar bir kenara atarsam eğer ki bunlar elimi açmak yazdığım şeylerdi.

bundan 15-20 sene sonrasını düşünürken kendimi yakalıyorum. oysa ne future ne fear düşüncesine bin canla inanmıştım.

herhalde oscar artık trampet çalmak istemiyor. zaten elleri artık eskisi gibi ritmli değil.

eh ne yapalım öyleyse...

cocukken siirler yazdim
bilmemkim gibi huzunlu
kenari cicekli siir defteri
yazdigim siirler sanki
daha once yazilmis gibi
soylediklerim daha once,
daha guzel soylenmis gibi
tümünü göster