bize lazım olan iyi bir döner tekmeydi. örneğin anna,
bir partide, yerel takım yıldızların altında ceketini
çıkarıyordu. dışarıda depresyona girmiş gençler dans
ediyordu ve sosyaldiler. biz onları gülümsememiz ve
muhabbet ile karşıladık. ama anna düşlerine
dokunamadığı iyiden iyiye çılgına dönmüştü. bir tekneye binip en güzel anılarını ve en iyi
arkadaşlarını yanına alarak bir adaya göç etmek ve
hep balık yemek istiyordu. burası, işte tam bu çimenler bir ofis koltuğu kadar
rahattı. ben ve o, güneş bir işaret fişeği gibi
gökyüzünde parıldayana dek konuştuk. hüzünlü bir şarkıyı daha da hüzünlü yaptı. eğer bir hüzünlü bir hikayeyi mutlu sonla bitirirsen o
hikaye mutlu bir hikaye haline dönüşür. ama
şarkılarda bu olmaz. şarkılara mutlu yada hüzünlü bir
son ekleyemezsin anna. en fazla işte böyle daha
hüzünlü hale getirebilirsin. sonra da hiç aramıyorken halbuki, yarın uyanman için
bir sebep olacak veya ıssız evine güven içine
dönmeni sağlayacak sırrı bulu... ya da her neyse,
yazınsal estetik kaygım ve seninle beraber bir tavan
arasına saklanıp, işgalciler tarafından bulunduktan
sonra yargısız bir kurşuna dizilmek isterdim.