"it's in your thinking of filled rooms and the geometry of groups. in this world of countless worlds with these shapes that please and toil around."

böyle bir cümleyi hiç bir insanoğlu yazmış olamaz. bu bir.

ikincisi, bu haftasonu çok eğlendim. o kadar eğlendim ki eğlenmekten yoruldum. arkadaşlarda oturup kalmışım. sonra eve dönerken bu şarkı çalmaya başladı. o zaman da çalışmaktan yorulduğum günler aklıma geldi. şubatta geceleri yardırmıştım. hasta olayım da ertesi gün işe gelmeyeyim diye atletle dışarı çıktığım zamanlar dahi olmuştu. gece ikide mesela, sanayide, sadece o zamanlar ortaya çıkan bir hava akımı yüzlerce metre ötedeki döküm fabrikasının kokusunu bizim oralara ancak getirirdi. ben dışarı çıktığımda o kokuyu alır, yaşadığımı hisseder; bunun neticesinde bu gece karanlığının sonunda, buradan bir kaç kilometre ötede beni güzel birşeylerin beklediğini farkederdim. sonra içeri girer, magnezyum klorür hekzahidrattan kaşınan ellerime hiç de cüzzam muamelesi yapmadan alev fotometresini kalibre etmeye dalardım. işte o zaman çalardım bu şarkıyı cehennem soğuğu laboratuarda. gerçek bir emekçi gibi hissederdim o zaman kendimi. ellerim bazen kaşınırdı. soğuktan kururdu. bek alevi işaret parmağımdaki kılları yakardı. alev fotometresinde işimi bitirip yine atletle dışarı çıkardım. akşamki baklava payını gece üçe bırakmış zaza görürdü beni öyle atletle çıkmış; ve lakin kafada bir bere. şehirliliğimi yadırgar, hasta olacağımı söyler dururdu. ben inadına hasta olmazdım. sonra o esnada yine yeni dökülmüş çeliğin kokusunu alırdım. ben o zaman yine yaşadığımı hissederdim. sevgilinin kokusu gibi gelirdi.

sonra üretim kazanlarına gider ellerimi magnezyum klorür hekzahidratın içine daldırmak zorunda kalırdım. gün boyu üstüme sinmiş asit buharı kollarımı yakar; bir köpek gibi kaşınırdım. bir köpek gibi.

hazır köpek gibi demişken, bir de köpek gibi titrerdim. kredi borcunu krediyle ödeyen iki çocuk babası kazım, 16 saat çalıştığından transpaleti çekemez olurdu. ona el verirdim. yediremezdi. bir ki üç! haydi allah bismillah kazım! şu da bitsin. kamyonete atlayıp bırakıcam ben sizi evlerinize!

günde 4-5 saat uyudum o dönem. o dönem, korkum yoktu hiç birşeyden. o dönem kendimi bir uyku meleğine emanet eder, yastığa başımı koyduğum gibi uykuya dalar giderdim.

amına koyayım. bu şarkı çalardı işte.
tümünü göster