sevgili okur,

dün tuhaf bir gündü diyebilirim. elbette benim için tuhaf, neyiniz var sizin?

şükürler olsun ki sürekliliği düzenli değil böyle zamanların. neyse, aklıma bazı şeyler takılır böyle tuhaf günlerde. yaşam neden çoğu durumda kendini sürdürme yolunu seçer? ve neden sürekli biz bu eğilimi yaşarız? eğilimlerimizin toplamı biraz da kişiliğimizidir sanıyorum. kişiliğimiz yaşam döngüsünün bir tekrarı gibi işliyor öyle ise. öfkelenerek, mutluluktan uçarak, huzurdan hafifleyerek veya kederden çökerek ve bin bir türlü hal içinde yaşamın garantisi altında eğilimler sergileriz.

mesaj kaygısı içermiyor yazılanlar, temin ederim sizi. bunlar öylesine sevgili okur. bu arada "öylesine" kelimesi nasıl bir jokerdir anlatmak mümkün değil ama şekilde görüldüğü gibidir. öylesine kelimesi ölesiye can kurtarabiliyor işte. neyse ne diyorduk; duygular ve yaşamın eğilimleri hakkında tüm bunlar yanlış da olabilir. biliriz ki hiçbir şey saf olarak soyutlanmış biçimiyle yaşanmaz. her şey gibi duygular da iç içe geçmiştir ve kendi tuhaflığında dengesini kurmuştur. değil mi? şimdilik böyle olduğunu düşünüyorum.

konuyu biraz daha dağıtalım; dün öfke dolu bir anlatımla moonspell - alma mater dinlerken kalbimin o bilindik çarpıntıları kıpırdamaya başladı. bu parçada bile! geçmiş gelecekle şimdide buluşmuş sanki. öyle ki şoka gireceğimi sandım. hemde böyle bir nedenden kasıt. tamam duygusallığın kendi içinde bu kadar çeliştiği anlaşılır değil ama çelişmesi bana güzel geliyor işte. ne zaman bu noktaya gelsem aklımı kaçırdığımı düşünmeye başlarım. aklını kaçıran bir tek ben miyim acaba? bu soru takılır ama hemen def ederim. bu tür durumlarda denemekten asla vazgeçmeyin sevgili okur.

ama içimde tuhaflıklar bitmez bir türlü ve yukarıdaki gibi hissetmek hala çok güzel gelir. öfkenin altında bile o tatlı çarpıntının olması. aslında öfkenin de ötesinde olan bir şey bu. hatta mutluluğun da ötesinde yani öyle bişe işte. mesela uzun zamandan sonra bir mektup almak gibi, yada düşlerine sığan birinin gözlerini düşünmek gibi. vazgeçemediğin tuhaf bir şeymiş gibi, yavaş yavaş öldüren yaşamsal bir şeymiş gibi sevgili okur.

eğer bu bir itiraf sayılacaksa diyebilirim ki buradaki ince çizgide esaretle yaşayabilir insan. ruhun köleleşmesinin ardından gelen o hiçlik teması özgürlükmüş gibi. kemire kemire fil dişi kuleleri yıkmaya çalışıyormuş gibi. ama güzel işte.

benim gibi yapmayın, içinde sevgi olsa dahi öfkenizin esiri olmayın. bağımlısı olmayın şiddetlenen duyguların.

ben huan, ben bir bağımlıyım.

gaipten: seelaaamm huuaann!
tümünü göster