uykucu ruhları kaçırtmaya çağırdım bildiğim tüm çingeneleri. kötücül yargılara kanmama hiç bozulmamışlardı, onlar hep geldiler nikolaşa ve gökkuşağına bürünmüşlerdi sen uykunun sonsuzluğuyla bunca tekdüzeyken. yaralarıma sıcak melodiler bastılar nikolay. jezebel kadar parçalanmıştım inan, bir bütünden ayrılmıştım.

hiçbir kıpırtı var olmazken yalnız bedeninin benden çok ötelerde ağırlığı duruyor havada. ayakların yere basıyor gibi. beni ihanetle suçlama, ama şimdilerde alıştımsa da bir zamanlar haksızlık gibi gelirdi nikolay. karanlığın beni yuttuğunu sanırken, senin içinde şenlik ateşleri yandığını düşünürdüm hep. düşlerinin rahatsızlıktan bağışık olduğunu... haksızlık gibi gelirdi. çığlıklarımı duymak istemediğini düşünmek, çağrılarımın boşluğa çarpması... unutuşunun sancısı içimde, bir zamansızlıkta hesap edilemeyen uzamlarda süründüm, kısırdöngülerden kurtulamamak en hazinidir nikolay. ben bir girdaba düştüm, girdapta vahalar... bir anahtar kaybolmuş elimde, odalar açıldı önüme, içlerinde adamlar, yanlarında başka kapılar. kapılar açtım nikolay, odalar gördüm. hiçbiri arka oda değildi. odalarda adamlar... hiçbiri sen değildin. çalıntı rüyalarda bile seni bulamamak, o meşum odanın imgesini bile yitirmek ölümümün yeryüzüne ayak bastığını duyuruyordu.

yanı başındakini yitirmenin en korkuncu olduğunu bilmezdim nikolay. senle öğrendim. evimin yolunu kaybedeceğimi hayal edemezdim nikolay. arka oda belleğimde yıkıldığında bildim.

duyduğumu sandığım bir ninni var nikolay, son demlerimi yanılsamalarla yaşıyorum. onunla seni çağırıyorum nikolay, haybeye olduğunu biliyorum. "yüreğini aç" nikolaşa, "eve geliyorum."
tümünü göster