sana bu satırları filmin tam ortasından yazıyorum, lakin sen kimsin?

işleri işledik, tam kafamız rahat edecek, bir rakıcık içip serinleyecekti ki (evet benim kafam bizzat içer) olmayacak işler olundu biri tarafından, o biri ki özümüz fena sever. bu hikayeyi size anlatırım bırçetler ve de bırçetkalar, başka zaman. ama biliyorsun işte benim namım zorba, ben seviyorum sevdaları, sevişmeleri, kendimden uzak dursun şeytan götüresiceler, teoride bayılıyorum aşklara falan. ondan, yani öyle olunca çok bozuluyorum nefret, öfke ve acı çektirme dolu eylemlere. başka vakit inkar ederim, bu da benim huyum, ama tezim odur ki şimdi, erkek dediğin erkeğe zulmetmeli, kadına zulüm, kadından zulüm görme bizim töreye bir hal fazla.

konumuz filmdi ha!
geçen işte tam işler bitmiş kafamız köy çeşmesinin yalağı içine sokulacak kıvama gelmişken bir arkadaş dedi ki izle dedi, neyi dedim, sırpski film dedi, niye dedim, sen seversin dedi, neyi dedim, niye dedi, aman dedim, neyi dedi, oy anam dedim. hayır ben 2002 falandı dönüş yok türkçe nam fransız filmini seyredip uyuyamamış adadım, bu sırpski filmin de görmüştüm tanıtımını falan, bak, dedim alenen, tecavüz neyin varsa hiç görmeyeyim. sen izle görcen dedi, ananın amını kısmını eksik bıraktığı için izledim de. bırçetler ve de bırçetkalar ayrımsız, beni çok dövdüler ankara emniyetinde, gözlüğüm yoktu tamam ama çok dövdüler yeminle, ben o kadar acı çekmedim. açık ve net ve bir kere söylüyorum, bana bir daha bu ekolden film önereni çalı çırpıyla döverim, çalı çırpıya namzet bir arkadaşım var, onu elime alır sabaha kadar döverim, çenesi de durmaz.

gelelim yangın var'a;
film la bu!

iyi film değil, çok hata var, çok eleştirilebilir nokta, oyunculuklar dahil, çekimler dahil, ama tastamam çok tatlı film. yol çekimlerinde açık kamera açıları mesela o kadar bariz ki belli yani hatalı çekilmiş, sonra benim yerli sinemada çok eleştirdiğim mesajları gözümüze sokma halleri falan, onlar da hep var, ama film çok tatlı be anam. tebessümsüz izleyen bizden değildir o kadar, ben arada yeminle kahkaha bile attım. şu cehennem azabı yaz gününde, şu üç gündür sırpski sırpski uyuyamadığım gecelerde bir kırmızı, bir tatlı film iyi ki varsınız.

adam gibi bir film yazısını filmi bitirince sabah ya da akşam yazarım, o başımıza musallat olan çalı ve çırpıya çok selam çakarım, editlenecek hep bu yerler...

gürcüce sahneyi gördüm dayanamadım, koşmanın tırnak yemesini falan da görünce...
ben bizim yönetmen, yazar tayfasına falan hep diyorum kendi hikayenizi bulun diye, dostoyevski misal bize çok ağır, ama bizim kendi hikayelerimiz var derinde bir yerlerde, önce kabullenmeyle ilgili. hah işte buradan çıkacak biraz, diyarbakır, karadeniz arasını sessiz sözsüz çeksen kameraya -hele de ziganaları- film olur ya, diyarbakır karadeniz arasını görüntüsüz alsan kayda -hele de her yerini- dünyanın türküsü çıkar ya, onun gibi. hataları baş göz edeceğiz, hatalar baş göz ede ede güzelleşir. ne diyordu zeki hocam (zeki özcan) çeviri her yapıldığında farklı olur, aynı ne kadar çevrilirse o kadar güzelleşir. tatlı film çekildikçe güzelleşecek çekimler, inancım tam ona, yalnız bina dış cephe çekimlerinde biraz özen, biraz dikkat, biraz yenilikçilik lütfen.

varıp eylem köprüsünü geçmişler, vara vara vardar deresi...
erkan can'ın imam rolünü oynadığı sahneye vardım ki dayanamadı içim, hakikaten var böyle bir hoca tipi karadeniz'de ben kendim, çok iyi bilirsiniz beynamaz bir murdar, bir yaban domuzu macırım da karadeniz'e vardığımda çok methettiklerinden gitmişliğim vardır bir iki camiye, bana böyle karagöz oyunu göstermişleri yoktur başka. bu sahne ölüm kadar tatlı ha bırçetler, erkan can zaten biliyorsunuz ölü gibi oynuyor oyununu. ölü derken, hamlet'i bir düşün bre cahil kalma.

aga, çok beğendim ben, finali falan, bir yavuz bingöl'e gıcığım, onu da sayacağım ve bir çok ağlayacağım finalde. yarın hd izleyeyip, durdurmalı kaldırmalı, size çekim hatalarını anlatacağım. yalnız sonra yoklama alırım laneth'te izlemeyenin yazarlığını silerim, baştan diyeyim.

bu son edittir ey ömrüm, hayda beya, uğraştırmayın beni boş işlerle, eleştirelim güzelimi ama izlesek daha iyi. hem kim takar çekim hatasını, hadise tatlı işte. öyle demiş voznesenki:
kim takar şiiri
bizim robotlarımız olacak
hem can dediğin
aminoasitlerin bileşimi