bir nehirden nasıl ki iki kez yıkanamıyorsam, aynı sesle iki kez aynı cümleyi kuramıyorum. tiner çekmişliğim de yok üstelik. ama olmuyor işte, giden ses bir daha aynı olmuyor tıpatıp. zorluk damlıyor zamanın kıyılarına, belkide birer çıkarma. savunmasız kıyılarım zapt edilmiş çoktan.

yokluğuna ağlayacak kimse yoksa, belki de ağlanacak bir şey kalmadığındandır. ağlanacak bir şey kalmadığı zaman, yani o zaman, ölüm kutsasın günahlarımı.
gözyaşı tükendiğinde yağmurlarda yağmayacak. damla damla cemre düşecek yolunu sürekli şaşırarak. intikam bayrakları çekilecek zamanın içinden. saçlarım renk değiştirecek durmadan. barış diyebilmek için beyazlaşacak, ap ak olacak dipten başlayarak.

dip boyası sunulacak teselli sofralarında. sentetik kokular saracak pazarları, tezgahları. insanlar kokacak ve korkutacak. dip boyası olmak zorundaysa bile kök boyasından olmalı. dibine kadar sentetik olan boyayı savurmalı bir hamlede, köküne inmeli boyanın. renklenmeli, illa ki olacaksa sarı ya da mavi ya da kırmızı olmalı. dibe kök yaraşır. dip köke.

itiraf labirentlerinin çıkmaz eşiğindeyken sözler, suskunluk hüküm sürer kıskançlığın açık kapılarında. düşlerin balçığına batmış ayaklar adım atmakta zorlanıyor. zor zamanlar*(*tümü z nin üstteki yazısından esinlendi).
tümünü göster