sevgili okur,

bir anlamda okuru tek bir bütün olarak düşünmek güzelliğin gizemli temellerine bir dinamit lokumu koymakla aynı şeydir. güzellik ancak parça parça güzeldir, parçalar ayırt edildiği sürece güzellik tamamlanır. sizi temin ederim ki bu asla göz ardı edilmemiştir.

ekranda yazılan bir şeyler varsa, okuyan en az bir kişiden söz etmek mümkün, varsa tabi. umudum bakışlarını bu yöne çevirmiş durumda. 'sevgili okur'daki tekillik bir taraf betimlemesidir sadece. birleştirici, tek tiplilşetirme, tekilleştirme değildir. biliriz ki hepimiz birileri için 'sevgili' bir kişiyiz. burada bu ekranda ise daha çok ifadeler ile var olma biçiminden söz etmemiz daha doğru olur gibi. tamam kabul, her ifadenin arkasında bir fikir ve fikrin ardında etten kemikten biri var. ama mesele bu değil. mesele özetle, ifadelerin kontrolünü elinde tutan kelimeler.
yine içinden çıkamayacağım bir noktaya girdiğimi hissediyorum. bu gece tam da bundan söz etmek istiyordum aslında. kafanda bir ışık parlar, sonra pırıltılı kelimelere dönüşür bu, ve nihayetinde ifade etmeye girişirsin. ancak konu biraz derinden geliyorsa birde bakmışsın ki kelimeler bağımsız cümleler kurmaya başlıyor. kelimeler başlı başına birer protestoya dönüşmüş oluyor. ve bu protestoları sesindeki titremelerle *(*yazılan cümlenin almaya başladığı yeni şekille) ilan ediyor. cüretkar olduğu kadar da dahice değil mi?

bence bu üstünde düşünülmesi gerekli bir mesele. sözcüklerin birer ifade aracı olmaktan çıkıp bağımsız kişiliklerini ilan ettiklerine inanıyorum. dilin canlı olduğunu söylemek gibi değil tam olarak ama basit olarak biraz da öyle. sana bir başlangıç yaptırır, geri kalan kısımlarda kontrolü tamamen kendi eline alır. bazen ne ile sonlandığına sen bile anlam veremezsin. bu durumda çoğu zaman şaşkınlığımı gizleyemiyorum. sevgili okur, buna amatörlük diyelim mi? amatörce bir şeyler yapmak güzeldir. kulağa güzel geldiği kesin, inkar etmeyelim. yada bir şey yapıyormuş gibi hissettirdiği için aldığımız o haz sarhoşluk etkisi yapıyor. kafalar güzelleştiği için kelimelere can vermeye çalışıyorum olmayan bir şekilde. bir nevi gerçekliği düşle örtmek ya da çaresizlikle. kulağa bu da güzel geliyor, inkar eden?

meselenin diğer önemli bir ayağı ise bir şeyleri anlatır gibi yapıp aslında bir şey anlatmamak. bakınız: üstteki iki paragraf. her şeyi kendi sadeliği içinde doğurmak ustalık ister. ben bu ustalık karşısında ancak uzaktan bir sempatizan olabilirim. eylem adamı olmayı düşlerim ancak. mecbur olduğum halde, doğurmak yerine boğmayı tercih ediyor gibi yaparım. tek bildiğim boğmak sevgili okur. katletmek ustalık ister mi? istemez. sizce de istemez biliyorum.

meselenin başka bir yönü ise kelimelerin kelimeyi kullanan kişiye karşı bir sorunu olmasıdır. yaşadığı kişi ile sorunu var kelimelerin. bu sorunlu var olma girişimi yaşam içeren bir enerjiye dönüşüyor. ortaya ifade etme biçimleri çıkıyor. aynı kelimelerle birden fazla kişinin birden fazla ifade biçimini ortaya koyabilmesi gibi. kelimeler kontrolü alma eğilimindedir, kendi kurallarını dayatır ve patronun kim olduğunu sık sık hatırlatmayı kendine görev edinir. bu durumu bir sataşma aracı olarak kullanmamızdan haz etmez. anında başkaldırı, anında isyan. şimdi soralım sevgili okur;

-düsturun nedir senin*(*efendi kelime)?
-nemo me impune lacessit*(*bana hakaret eden cezasını çeker).
*(*diyalog by poe)
tümünü göster