sahi bir babam olmalıydı benim, değil mi?
babalar nasıl sever çocuklarını?
koruyucu ve sevgi dolu mu?
bir baba resmi çizer misin bana?
bir pazar sabahı balık tutmaya götüren beni,
uzun sarı saçlarımı şefkatle seven bir baba olsun...
yılların yükü omzunda yer etmiş, elleri ayakları nasırlaşmış bir baba...

yorgun yürümekten aciz kalmış ayaklarıma, derdime derman olan..
su serpsin içime, herkese sıkıcı gelen o nasihatlerinden birini söylesin bana,
bir baba olsun..
cebi boş olsa da altından bi kalbi ...

sahi bir babam olmalıydı benim, değil mi?
şımartan, güldüren ve ağlatan...
ben rüyalarımda sana dair anıları besteliyorum baba,
bir haziran günü piknik günlerimizi...
şen-şakrak geçen yol gezintilerimizi...
sahi unutmuştum aile yemeklerimiz vardı bizim değil mi?
sen eve dönmeden başlamadığımız,
annemin sıcak çorbasıyla içimizi ısıttığımız...

süslediğim sensiz bi dünyanın girdabından sesler yükseliyor
baba ellerim üşüyor sen yoksun..
ben büyüdüm baba bıraktığın on beşimden sonra ne fırtınalar geldi geçti
ben evleniyorum baba yine yoksun..
sahi baba sen hiç yokların varlığında kaldın mı bir başına?
kaldın mı hiç kalabalıklar içinde çaresiz?

olmasa da bir babam
sabit ve kararlıyım yolumda,
benim de saçlarıma aklar düşecek
ama bi gölgen olmalıydı üstümde,
sahi baba çok mu gördün bunu bana?