laneth'te, büyük ihtimalle, şimdiye dek yazdığım en kısa yazının konusu zat-ı muhterem. kendisi hakkında söylenecek çok şey vardır da ben nedense anlatmaktan en çok keyif aldığım bölümü tercih edeceğim izninizle.

üç dört yıl evvel bir yerde okumuş olacağım, sanılanın aksine çoğu şeyi kitaplardan ve insanlardan öğrenmişimdir. ehehe nası verdim ayarı yaa, öhom, şaka şaka. ne diyordum, evet kitap okumuşluğum da vardır, okurum vakit buldukça, ama sinemaya dair yazmayı daha çok seviyorum, sonra efendime söyleyeyim still yazıların yanına poster ekliyor falan, epey fiyakalı duruyor ajklsda. kitaplar güzeldir, okumak güzeldir, ama abartmaya gerek yok, okumayı severiz dediysek aydınlanmacı da değiliz.

neyse, üç dört yıl evvel okuduğum bir bilmem neye göre bu thoreau zamanında kafa vergisini ödemeyi reddederek devletin meksika savaşı için ayırdığı bütçeye katkıda bulunmamayı tercih eder, iyi de eder bizce, lakin bu tavrını pek hoş karşılamayanlarca hapse atılır. derken, halası yahut teyzesi (bilumum kaynakta aunt diye geçtiği için, hala mı teyze mi kestiremiyoruz, çok da farklı değil zaten) vergi borcunu thoreau'dan habersiz ödeyince, bizimki salıverilir. hapishane izlenimlerini duymaya can atanlar, belki "şöyle boktandı", "ne eziyetler çektim", "az kalsın şişleniyordum" gibi içler acısı ifadeler işitmeye hazırlanmış olacaklar ki, eyleminden ve sonuçlarından zinhar pişmanlık duymayan thoreau'nun "hapishane nasıldı?" sorusuna verdiği yanıt onları şaşırtır: "sıcak çikolatası çok güzeldi."
tümünü göster