şimdi kusacağım bir çok şey var ...

aslında kusmaya çalışıpta dilimin ucuna kadar gelipte sustuğum bir çok şey olacak yine...dilimin kemiğine dayanıp heyecanla dışarı çıkmaya çırpınan günahlarım....var gücüyle ısrarla ve inatla devrede olan vicdanımdan sıyrılabilirsem pek tabi yazabileceğim...

üstüm başım harap içinde ..kan revan bedenim... su damlacıkları var yüzümde..hayır gözyaşlarım değil onlar... dişimi sıkıpta zoraki kirli tövbemden arıtmak için akıttığım bi kaç damla işte... hoş aksa ne fayda... kurumayacak mı? ömrüm boyu vicdan azabıyla mı yaşayacağım? bırak allah aşkına ne kadar sürerki azap.. kabirde yüzyıllar vereceğiz ya hesabımızı.. boynumuz da kıldan ince olacak... yalansız ve duru... yokki zaten yalan söyleme imkanın.. tüm sahneler bi film şeridi gibi izlenilecek.. her şeyle herkesle bir bir yüzleşeceksin.. kul hakkı, iftiralar, yalanlar, aldatılışlar... /sıra sıra göz kırpmadan karşında yalan söyleyen en güvendiklerinin aslında nemenem olduklarını bir bir izleneceği yer mahşer..

unutulmayan yalnızlık hikayeleri varmış...kim demişse halt etmiş! kim yalnız kalabilir ki şu fani dünyada? bilgiçler filozoflar başarmış belki de sadece yalnızlığı.onlar da insanlar üzerine yaparken ihtisaslarını yalnız mıydılar sanki?

dünya ne garip değil mi? testere filmini hepiniz bilirsiniz: insanların geçmişinde yaptığı bazı hataların bedelini, kendini kral bellemiş biri çıkar karşına ve bazen ölümle dişe diş getirip süründürerek seni bazen ise direk acıtarak öldürür bedenini...aslında ölümü hatırlatan ürperticiliğinin hükmetmesi bi bakımdan...gerçek yaşamda da öyle değil midir? bi hata yapmışsındır ve bedelini hiç umulmaz olmadık biri karşına çıkar ve o bedeli ödetir..sen kimsin ki bana bedel ödetiyorsun? diyebiliyor muyuz?çoğumuz hayır bunu yapamıyoruz... ne ektiysek onu biçiyoruz... veya biçiyorlar böyle işte..

sustum mu kustum mu anlamadım belki de ne sustum ne de kustum ... ya da susamadım da kusamadım da...