sevgili still,

adamın birini alıp uzun uzadıya gezegenleri, yörüngeleri, yıldızları ve bunların özelliklerini anlatmışlar. adam da "hepsini anladım da, isimlerini nasıl öğrendiniz" demiş. bu adamı bir yerden tanır gibiyim.

insanoğlu kütleçekim ile filan uğraşırken, einstein diye biri çıktı ve ışıktan hızlı hiç birşeyin olamayacağını söyledi still. öyle ya, bir cismi ışık hızında fırlatabiliyor olsaydık, o cismin güzel bir kız gibi parıldayarak enerjiye dönüştüğünü görebilirdik ve bu mükemmel bir görüntü olurdu. bundan da eminim. ama still, ışık hızından daha hızlı bişey varsa o da hayal kurmaktır.

bir hayal kurdum. futbol jargonuyla konuşacak olursam still, attığımdan çok kaçırdım. bulduğum fırsatları cömertçe harcadım. beraberliğe razı olmadım (çift anlamlı burası). çünkü still, bir sıkıntıya düştüğümüzde hemen kızların başkanlığına dilekçe yazıyoruz. arkadaşlarım bu gidişle yalnız öleceğimi söylüyorlar. ama kim yalnız ölmüyor ki still? yani, düşünsene, giderken yanında başka birini de götürebilen olmuş mu hiç? duydun mu böyle bir şey?

sana hiç oldu mu bilmiyorum ama insanlar bazen kalbini kırar. sen onlar üzülmesin diye bir şey yokmuş gibi davranırsın. ağlamıyorsun diye acı çekmediğini düşünürler. kalbini kıran insanlar, still, en azından kalbinin yerini biliyorlar. bu da bişeydir.

olay tam olarak şöyle gerkçekleşti. münih havaalanında inançsız gibi dolaşırken bir oyuncakçı dükkanı gördüm. girdim, şöyle biraz dolandım içeride. nereden gözüme iliştiyse ilişti; bir kaleydoskop gördüm. aldım. inceledim dünyayı öğrenen bir bebek gibi. abimin ufaklık da böyle yapıyor kerata. bir gözlük kabının bu kadar uzun süre incelenebilir olması akıl dışı. her neyse, sonra kaleydoskopun deliğinden içeri baktım. biraz çevirdim. çok geçmeden bir tuhaf aleme girdim still ve dönen şekiller beynimi aldı götürdü. kaleydoskop nasıl bişeydir bilmiyorum biliyor musun ama en büyük özelliği içine bakınca gördüğün bir şekli bir daha görmemen. yani her saniye daha önce görmediğin ve bir daha göremeyeceğin bir şekille karşılaşıyorsun. dedim bunu ona versem, o bundan çok hoşlanır. kaleydoskoptan herkes hoşlanır. ama sanki o daha çok hoşlanır. yani, kaleydoskoptan hoşlanmak bir apartman olsa o yönetici olur kesinlikle. cebime attım. en güzel hediye, senin için çalınandır. ama sonra, vazgeçtim ona vermekten. bir an için çalınan bir hediyeyi haketmediğini düşündüm. gittim ona parasıyla saçma sapan bir şey aldım. o kalbimin yerini biliyordu. senin bu olaydan çıkarman gereken ders still, bir yerlerde bir kaleydoskop görürsen onu hemen almak olmalı. bunu senin de yaşamanı isterim.

arayışım sürüyor still. benim bahtım biraz terstir. yolculukta bir kızla tanıştım. sonra çişim geldi. evine kadar bırakamadım. iki üst sokaktan evime koşmak zorunda kaldım. telefon değiş tokuşuna da ramak kalmıştı. bilirsin, bir balona binecek olsam, ısınan hava yükselmeyi bırakır. daha önce görmediğim, bir daha da göremeyeceğim şeyler görürüm. bendeki bahtı sksinler. kızların ülkesine heykelimi diksinler.

kalplerimizle,
we

25.11.2011 - izmir.
tümünü göster