ayrı başlık da açardım buna da tam ekşi kıvamına gelecek kadar olmaya başladık. gide gide outlethlere düşeceğiz. sonra gelir kapıma dayanırsınız, laneth'i kurtarman için yazman gerekiyor diyerek, "bu ellerle mi?" diye sorarım. ayhan ışık değilim, traş falan olamam.
outleth bir şey değil de işsizliğin üçüncü haftası, daha da düşmeyelim sokaklara tazminat bitince, düşersek de kilt giyinmiş olalım, eğlenceli olur. şimdi biliyorsunuz, bu irishler acayip içiyor ve zıvanadan çıkıyor, zıvananın ne olduğunu umarım tam bilmiyorsunuzdur. scottishler de bunlara kindar -bakmayın braveheart'a siz- bir kapışmalar falan. scottishler de drunken şarkısı yapıyor, ben onu da seviyorum. sözlerini çevireyim artizlik olsun:
well a scotsman clad in kilt left a bar one evening fair (valla [well] bir iskoç olması gerektiği gibi bardan ayrılmış bir de kilt [etek la] giyiyormuştu)
and one could tell by how he walked the he'd drunk more than his share (ve biri çıksa analatabilir mi ki [ki ki] içebileceğinden fazlasını içip kafa olmuşken nasıl yürüyebildiğini [parantezler satıra sığsın] ki yani?)
he fumbled 'round until he could no longer keep his feet (ayakta duracak hali kalamayana kadar dolanmış ortalıklarda)
and he stumbled off in to the grass to sleep beside the street (sokağın yanındaki çimlere uzanmış uyumak için)
ring-ding didle idle i de-o (oy oy oy)
ring dye didley i oh (oy amina [scottish turkish gibi] koyim oy)
he stumbled off in to the grass to sleep beside the street (sokağın yanındaki çimlere uzanmış uyumak için)
about that time two young and lovely girls just happened by (bu sıralarda iki genç çıtır [çıtır gençtir zaten yaw] bir anda peydah olmuşlar [allah])
one says to the other, with a twinkle in her eye (biri diğerine göz kırparak demiş ki [vay vay])
"see yon sleeping scotsman, so strong a handsome built? (şu uyuyan çok yakışıklı ve güçlü yapılı iskoçu gorün mü?) -yalnız iskoç olduğunu tam nerden artık.
i wonder if it's true what they don't wear beneath the kilt." (merak ediyorum gerçekten de etek altına iç çamaşır giyip giymediklerini?) [afedersin taze gelin..]
ring-ding didle idle i de-o (bunu öğrendiniz diniz din diniz)
ring dye didley i oh (evet küfür var)
i wonder if it's true what they don't wear beneath the kilt (merak ediyorum gerçekten de etek altına iç çamaşır giyip giymediklerini?) -etekten kasıt kilt, yani daha altı olmuyor zaten.
they crept up on that sleeping scotsman quiet as could be (olabildiklerince sessiz sokulmuşlar uyuyan iskoç'a) crept kıkırdamak değil, sessiz diyor adam, yersen.
lifted up his kilt about an inch so they could see (eteeee bir inç kadar [takriben 2.5 santim] kaldırmışlar ki görebilsinler)
and there, behold, for them to view beneath his scotish skirt (işte orada acayip olmuş, iç çamaşır diye gördükleri iskoçun... )
was nothing more than god had graced him with upon his birth (tanrının doğuştan oraya yerleştirdikleri dışında hiçbir şey yokmuş eteğin altında)
kestik!
bu sürtükler buraya kadar hep bu beklentiyle geldiler dikkat ediyorsanız. şimdi aman namusum, sepetim derlerse aldanmayın, kırmızı başlıklı kız masalı değil bu. yani adam sarhoş, alenen yararlanıyorlar adamca'azdan, sonra da başlarına bir şey gelse, vay efendim mor saplı toplu iğne! o mor sapa şey etmeden önce meşruydu yalnız, bırakın sızadursun adam.
devam!
ring-ding didle idle i de-o (ring kısımlarında zil çalma gibi bir şey oluyor da anca eteği kaldırınca anladık neyin ziliymiş)
ring dye didley i oh (etekleri zil çalıyor gibisine belki de)
was nothing more than god had graced him with upon his birth (allah işte kimisine hop, kimisine yürü ya kulum, öyle o, edecek iş yok)
they marveled for a moment, then one said "we must be gone. (bir süre marvelmişler [hayret, mucize, yuvarlamak, kevaşeliğin düzeyine bağlı diyorum] sonra biri demiş ki "gidelim [sahaba gelirse oyar tabııı])
let's leave a present for our friend before we move along" (yalnız gitmeden bir hediye bırakalım arkadaşımıza [arkadaş ayaaa malumunuz]
as a gift they left a blue silk ribbon tied in to a bow (hediye olarak bir mavi ipek kurdelayı -afedersin- başına bağlamışlar]
around the bonnie star the scot's kilt did lift and show (ordan da dolandırıp mı artık, nasıl anatomiyse eteğin kemer tokasına falan mı takmışlar, yok gözümde canlandırabilecek şeyim olsa çevireyim de, o manzara ürkütüyor)
ring-ding didle iidle i de-o
he lingo lingo şişeler
şeyler lingo lingo
now the scotsman woke to nature's call and stumbled towards the trees (e haliyle sabahleyin çişi gelen iskoç uyanıp, ağaçlara doğru seyirtmiş)
behind the bush he lifts his kilt, and gawks at what he sees (çalıların arkasına geçince eteeeni kaldırmış ki ne görsün)
and in a startled voice he says, to what's before his eyes, (sesi gözlerinden bile önce çıkıvermiş)
"lad, i don't know where ya been, but i see you've won first prize" "valla nerde olduğunu bilmorum ama birincilik ödülünü kazanmışın"
keyifli eğlenceli şarkı. ve de hazır işsizkene itina ve indirimle ingilizce dersi verebilirim, bakın yapabilirim, çok acayip hem.
yani ötesi berisi bizim ekşiden neyimiz eksik ya hepiniz ingilizce öğrenin ya da biliyormuş gibi davranıp beni uğraştırmayın, olmadı, öğreteyim, valla?
outleth bir şey değil de işsizliğin üçüncü haftası, daha da düşmeyelim sokaklara tazminat bitince, düşersek de kilt giyinmiş olalım, eğlenceli olur. şimdi biliyorsunuz, bu irishler acayip içiyor ve zıvanadan çıkıyor, zıvananın ne olduğunu umarım tam bilmiyorsunuzdur. scottishler de bunlara kindar -bakmayın braveheart'a siz- bir kapışmalar falan. scottishler de drunken şarkısı yapıyor, ben onu da seviyorum. sözlerini çevireyim artizlik olsun:
well a scotsman clad in kilt left a bar one evening fair (valla [well] bir iskoç olması gerektiği gibi bardan ayrılmış bir de kilt [etek la] giyiyormuştu)
and one could tell by how he walked the he'd drunk more than his share (ve biri çıksa analatabilir mi ki [ki ki] içebileceğinden fazlasını içip kafa olmuşken nasıl yürüyebildiğini [parantezler satıra sığsın] ki yani?)
he fumbled 'round until he could no longer keep his feet (ayakta duracak hali kalamayana kadar dolanmış ortalıklarda)
and he stumbled off in to the grass to sleep beside the street (sokağın yanındaki çimlere uzanmış uyumak için)
ring-ding didle idle i de-o (oy oy oy)
ring dye didley i oh (oy amina [scottish turkish gibi] koyim oy)
he stumbled off in to the grass to sleep beside the street (sokağın yanındaki çimlere uzanmış uyumak için)
about that time two young and lovely girls just happened by (bu sıralarda iki genç çıtır [çıtır gençtir zaten yaw] bir anda peydah olmuşlar [allah])
one says to the other, with a twinkle in her eye (biri diğerine göz kırparak demiş ki [vay vay])
"see yon sleeping scotsman, so strong a handsome built? (şu uyuyan çok yakışıklı ve güçlü yapılı iskoçu gorün mü?) -yalnız iskoç olduğunu tam nerden artık.
i wonder if it's true what they don't wear beneath the kilt." (merak ediyorum gerçekten de etek altına iç çamaşır giyip giymediklerini?) [afedersin taze gelin..]
ring-ding didle idle i de-o (bunu öğrendiniz diniz din diniz)
ring dye didley i oh (evet küfür var)
i wonder if it's true what they don't wear beneath the kilt (merak ediyorum gerçekten de etek altına iç çamaşır giyip giymediklerini?) -etekten kasıt kilt, yani daha altı olmuyor zaten.
they crept up on that sleeping scotsman quiet as could be (olabildiklerince sessiz sokulmuşlar uyuyan iskoç'a) crept kıkırdamak değil, sessiz diyor adam, yersen.
lifted up his kilt about an inch so they could see (eteeee bir inç kadar [takriben 2.5 santim] kaldırmışlar ki görebilsinler)
and there, behold, for them to view beneath his scotish skirt (işte orada acayip olmuş, iç çamaşır diye gördükleri iskoçun... )
was nothing more than god had graced him with upon his birth (tanrının doğuştan oraya yerleştirdikleri dışında hiçbir şey yokmuş eteğin altında)
kestik!
bu sürtükler buraya kadar hep bu beklentiyle geldiler dikkat ediyorsanız. şimdi aman namusum, sepetim derlerse aldanmayın, kırmızı başlıklı kız masalı değil bu. yani adam sarhoş, alenen yararlanıyorlar adamca'azdan, sonra da başlarına bir şey gelse, vay efendim mor saplı toplu iğne! o mor sapa şey etmeden önce meşruydu yalnız, bırakın sızadursun adam.
devam!
ring-ding didle idle i de-o (ring kısımlarında zil çalma gibi bir şey oluyor da anca eteği kaldırınca anladık neyin ziliymiş)
ring dye didley i oh (etekleri zil çalıyor gibisine belki de)
was nothing more than god had graced him with upon his birth (allah işte kimisine hop, kimisine yürü ya kulum, öyle o, edecek iş yok)
they marveled for a moment, then one said "we must be gone. (bir süre marvelmişler [hayret, mucize, yuvarlamak, kevaşeliğin düzeyine bağlı diyorum] sonra biri demiş ki "gidelim [sahaba gelirse oyar tabııı])
let's leave a present for our friend before we move along" (yalnız gitmeden bir hediye bırakalım arkadaşımıza [arkadaş ayaaa malumunuz]
as a gift they left a blue silk ribbon tied in to a bow (hediye olarak bir mavi ipek kurdelayı -afedersin- başına bağlamışlar]
around the bonnie star the scot's kilt did lift and show (ordan da dolandırıp mı artık, nasıl anatomiyse eteğin kemer tokasına falan mı takmışlar, yok gözümde canlandırabilecek şeyim olsa çevireyim de, o manzara ürkütüyor)
ring-ding didle iidle i de-o
he lingo lingo şişeler
şeyler lingo lingo
now the scotsman woke to nature's call and stumbled towards the trees (e haliyle sabahleyin çişi gelen iskoç uyanıp, ağaçlara doğru seyirtmiş)
behind the bush he lifts his kilt, and gawks at what he sees (çalıların arkasına geçince eteeeni kaldırmış ki ne görsün)
and in a startled voice he says, to what's before his eyes, (sesi gözlerinden bile önce çıkıvermiş)
"lad, i don't know where ya been, but i see you've won first prize" "valla nerde olduğunu bilmorum ama birincilik ödülünü kazanmışın"
keyifli eğlenceli şarkı. ve de hazır işsizkene itina ve indirimle ingilizce dersi verebilirim, bakın yapabilirim, çok acayip hem.
yani ötesi berisi bizim ekşiden neyimiz eksik ya hepiniz ingilizce öğrenin ya da biliyormuş gibi davranıp beni uğraştırmayın, olmadı, öğreteyim, valla?