bildiğiniz gibi birkaç gün önce ankara'da bir patlama oldu. bu patlamada üç sivil hayatını kaybetti. pkk önderliği eylemi reddetti. bdp "insan hayatına yönelik bu eylemi" kınadı. son olarak dün de tak adlı örgüt eylemi üstlendi.

sivilleri hedef alan eylemler hiçbir şart altında savunulamaz. sivil kitleleri, herhangi bir ayrım gözetmeksizin hedef tahtasına koymak kesninlikle kabul edilemez. bir yandan ankara'daki eylemi savunup diğer yandan 1938 dersim'i, ya da devletin doksanlarda yaptıklarını eleştiremezsiniz. bu tarz eylemlerin insani boyutu bir yana, bu eylemlerin taktik açıdan işe yaradığına da inanmıyorum. devlet, kürt halkına yönelik yürüttüğü savaşın bahanesi olarak kullanacak söz konusu eylemi.bu eylemi kullanarak kürt halkını uluslararası arenada daha da yalnızlaştırmaya çalışacak.

(ankaradaki patlamanın pkk önderliğine kısa ve uzun vadede hiçbir getirisi olmadığını düşündüğümüzde "eylemi biz yapmadık" iddiası kulağa o kadar da yanlış gelmiyor. bu tak denen örgütün sürekli olarak kürt önderliğini zor durumda bırakacak dönemlerde eylem yapması ayrıca ilginç)

yukarıda söylediklerimden burjuva basın zaten yeterince bahsediyor. insan hayatının ne kadar yüce olduğunu, terörizmin ne kadar kaka olduğunu döne döne vurguluyorlar. kuzey irak'ın bombalanması sırasında ölen sivillerden neden bahsetmemişlerdi diye sormayacağım. bir tarafın sivilleri hedef alması diğer tarafın da bunu yapmasını meşrulaştırmıyor.ben, başka bir şeyden bahsedeceğim. tüm bu gürültü içinde unutturulmaya çalışılan bir şeyden:
devlet, kürt halkına karşı bir savaş yürütüyor. (güney doğu'da yaşayan kürtlerin bdp ve pkk'yi sahiplendiğini düşünürsek bu savaşın bdp ve pkk'ye değil kürt halkına karşı verildiğini itiraf etmek zorunda kalırız.) üstelik bu savaşta haksız olan taraf devlet. devletin yasa ve kanunları kürt halkını yok sayıyor. sapına kadar türk milliyetçisi olan devlet, kürtlüğün galatasaraylılık, fenerbahçelilik gibi silik bir kimlik olarak kalmasını istiyor. (kart-kurt teorisi geçerliliğini kaybetmeseydi ona da izin vermezdi ya.) kürt halkının dilini kamusal alanda ve eğitim süreci içinde kullanması engelleniyor. hepsinden de öte, kürt halkının kendi kaderini tayin hakkı gaspediliyor. üstelik bu durumun kısa ya da uzun vadede değişeceğine dair umut da yok. daha pkk'nin ateşkesi sona ermemişken, çatışmalar başlamamışken bile erdoğan kürtlerin anadilde eğitim ve özerklik taleplerini net bir dille reddetmişti. kimsenin izlemediği bir tv kanalı açıp üç beş kürtçe tabela astığı için kürt sorununun bittiğini ilan etmişti. yani "pkk vurduğu için açılıma ara verdik" söylemi kuyruklu yalan.

yukarıda da dediğim gibi hedef gözetmeksizin sivillere saldırmanın kabul edilebilir bir tarafı yok. ankarada'ki patlama hiçbir şekilde hoş görülemez. ama ankara'daki patlama bile kürtlere karşı yürütülen savaşta devletin haksız olduğu gerçeğini unutturmamalı. bu gerçeği unutmak, bizi çözümsüzlük batağına daha da gömer. şöyle düşünün: devlet beş bin yıllık tarihi olan bir halkı asimile etmeye çalışıyor. üstelik bunu yaparken dayandığı tek meşruiyet zemini askeri üstünlüğü. böylesine vicdansız bir politikanın türk tarafı için hiçbir sonucunun olmayacağı düşünülemez. sivil ölümlerini meşrulaştırmıyorum. sadece devletin asimilasyon politikalarının kürt halkı ile birlikte türk halkına da zarar verdiğini söylüyorum. bu yüzden ankaradaki patlamanın yarattığı ruh hali ile hareket etmenin, kürt halkına karşı yürüttüğü savaşta devletin haksız olduğunu unutmanın kimseye faydası dokunmaz. bu unutulmamalı.

bir de son dönemde acayip bir güruh peyda oldu. bunlar, görünürde, kürt halkının temel hak ve özgürlüklerinden yoksun olduğunu kabul ediyorlar. devletin bu konuda çeşitli adımlar atmasının gerekliliğinden bahsediyorlar. hatta içlerinde özerkliğe yeşil ışık yakanlar bile var.ama kürt sorununun çözümü için pkk'nin tasfiyesini şart koşuyorlar. bunlara göre pkk çözüm istemiyormuş. devlet ne zaman çözüm için adım atsa, pkk önderliği bu süreci sabote ediyormuş. o yüzden kürt sorunu ile terör sorununu birbirinden ayrı ele almak gerekiyormuş. terör sorunu da kürt sorununun çözümünün önündeki en büyük engelmiş. pkk yok edilmeden kürt sorunu çözülemezmiş.

zekice bir söylem. çözümsüzlüğün suçunu pkk'nin üzerine yıkarak kürt sorununun çözümünü bilinmeyen bir geleceğe erteliyorlar. böylece devlet çözüm isteyen tarafmış gibi gözükerek yaşanan çatışmalardaki rolünü gözlerden uzak tutabiliyor. diğer yandan da kürtlerin üzerindeki baskılar yüzünden kürtlere pkk'yi hedef göstererek kürt hareketini bölmeye çalışıyorlar.

yukarıdaki görüşün samimiyetsizliği üzerinde durmaya fazla gerek yok. kürt hareketi'nin kürt açılımına inandığı ve destek verdiği bir dönem oldu. ama bu dönemde devlet kürt sorununun çözümü yolunda herhangi bir somut adım atmadı.o halde neden pkk'nin çözüm için atılan adımları "sabote etmediği" bir ortamda devletin kürt sorununu çözeceğine inanalım. bu düşünce samimiyetsiz olduğu gibi, pratikte de herhangi bir sorunu herhangi bir şekilde çözmekten uzak. pkk dağdaki dört bin gerilladan ibaret değil. şehirlerdeki örgütlülüğü vb. ile üye sayısı onbinleri bulan bir güç. arkasındaki milyonluk kitle desteği de cabası. üstelik pkk bu kitlenin içine gömülmüş vaziyette. kürt hareketini polisiye yöntemlerle tasfiye etmek mümkün olabilse bunu kürt halkının toplumsal hafızasında ciddi yaralar açmadan başarmak mümkün değil. siz kürt hareketini askeri-polisiye yöntemlerle dize getirdikten sonra kürtlere bağımsızlık bile verseniz kürt halkının zihninde açılan yaralar kapanmayacaktır. kürt halkı devleti düşman ve işgalci olarak görmeye devam edecektir. (1915 olaylarının ermeni halkı üzerindeki etkisine bakabilirsiniz mesela. ya da 1938 dersim'in kürtler üzerindeki etkilerine.) destek verecek kitle olduktan sonra örgüt kurmak, tetiğe basacak parmak olduktan sonra silah bulmak formalitedir. pkk'nin tasfiyesi, onu vareden toplumsal şartlar değişmediği için yeni pkk'lerin kurulmasından başka sonuç doğurmayacaktır.(daha şimdiden tak pkk'den rol kapma gayreti içinde.)

"türk halkı neye sahipse aynısına kürt halkı da sahip olmalıdır" anlayışı samimi bir şekilde kabul edilmezse, kürt sorununa bu açıdan bakılmazsa çözüm yolunda tutarlı bir tavır almak mümkün olmaz. önce kürtlerin de türklerin sahip olduğu herşeye sahip olmaya haklarının olduğu kabul edilmeli; pkk ile mi görüşülecek, açılım mı yapılacak, ne yapılacaksa ondan sonra yapılmalıdır.