bir ayrılık sahnesini sen nasıl çekerdin? nasıl bir müzik kullanılmalı mesela? ya da ayakların çıplak ve kapıda?

geceleri unutma, gece yaptıkların aklının bir kenarında kalsın. ve hep unutanın ben olduğuma emin oluyorsan, bir kısmı da yapılmamış demektir. yataklar da unutur ya, geriye kalacak olan yine yeminlerdir. ne dediğimi biliyordum, aslında hep bilirim. diğer bildiğim şey de bildiklerimin hepsini söylememeliyim; bunu unutuyorum işte bazı zamanlar. kaldı ki tonlarında pembenin, zaten iyi değilimdir.

kurgula ve motor: sahnenin bütün etkileyiciliğini bozan, domalıp bağcıklarla oynanamam mı, yoksa yanımdan seken ismet özel'in ergen ölüleri mi?

belki daha evvel çekmişizdir o sahneyi, kimin hangi rollerde oynayacağını öğrenmediğimiz zamanlarda. belki bir karanlıkta, belki sızmadığım bir gece, belki balkon ya da sahanlıkta. senin kurduğun bir cümle olarak kalmasın diye ekledim ben necatigil'den bir dizeyi, o bile belki kaldı havada. yine de kötü değildi hiçbir şey, kötü olamayacak kadar yorgun olduğumuz içim de olabilir, zamanlarımızın çokluğundan bile hatta; nefile bir arayış bizim gibi insanların aklındaki, hiç gelmeyecek gemiler beklemek istiyoruz ve sonra ağlamak için başka insanlara gereksinim duyuyoruz. bu sırada nepal'de dağların karları eriyordur, nepal'de dağ olmasa bile umursamazdık sanırım.

sağ göğsümde, bir sızı, boynum ile göğüs ucumun tam arasında, halbuki yatılırdı oraya da, küçük bir ısırık izi kalacak yadigar, yastığın çok rahat eminim.

ayılmaktan bahsedemeyecek kadar seri bir votka atımısın. çevirmeye çalışma cümlelerimi işte, seri votka atımısın sen, upuzak menzillerden etkili. bir sefer sıcak asfalta oturup milkshake içine vtoka koyup içmiştik, yanımızdan geçen kadınların bacakları ne uzun, ne parlaktı. belki o sıvıyı sürmeyi bari becerebilseydim, biraz daha kalacaktım ayık da ben dayanamayıp aşık oldum. votkayı diyorduk, buzsuz ve meyvesiz seven biriyim, sana açık açık anlattım ya hepsini, dinleyecek bile değildin. votka atımını diyorduk, çok sıkı, üst üste ve aniden, sahte olsa kör olurdum, o kadar.

merdivenleri anlatamadım, dönüp yüzüne bakamayacağım kadar uzun ve uçsuzdular, herhalde sigara yakmışımdır, gülümsemeyesin diye.

pulluğu tarlaya götürdüler, tarlayı eve getirdiler, salaklar mıymış?
tümünü göster