- ruh transferi için geelmiştim
- evraklarınız tamam mıydı?

kaldırıp kenara koyuyorsunuz da içinde ne olduğundan emin misiniz? beenim mektuplarımsa, lütfen, kargoya veriniz, kargoya vermeden hemen önce "dikkat kırılacak" diye kolileyiniz. ne ile mi? elbette cehennem ateşiyle, yoksa nasıl korurduk onları? benimle yanacakmışsınız gibi duruyor, ama ben ispirto içerim, ya patlarsak? o tiner tenekesini al oradan çırak, sac kesiyorum! saçların bence hep uzun, kusura bakmasınlar.

pardon, sizde gözümün kalası bulunur mu?
depoya baksın bir eleman

bir kere bile olsa uğramadığım otobüs durağında siz yağmurda bekliyorsunuzdur. benim mıh gibi aklımda gelecek otobüsün adı, sizin adınızı tam zikredemedim daha, ama bileğime kazıyacağım çakıyla, kimselere duyurmayın, belki gittiğinizde karalamak isterim adınızı, çakıdan bozma itler sustalı birileri teslim alırlar bileğimi. ve eminim an gelir. pardon, aşık olsam bana kızar mısınız?

kime bakmıştınız
kimileyin kendime

balyoz sapları çok kaygan olabiliyor, vurmayınız onlarla. balyoz aslında pek ender kullanılıyor, lütfen çıkarınız onları sloganlarınızdan. ve madem bütün ideallerimizi birkaç alet simgeliyor, elinizdekini yavaşça yere bırakınız. ben sizi hiç düşünür müyüm geride bırakmayı, benimle -gönlünüz çekerse- erbil'e varınız. profil dediysek, o dörtköşe demir, ortası boş, ona aldırmayınız.

sepeti saldım diyelim?
biraz rakı, üzüm ve kavun ve düşlerinden genç kızların ve ağlamaklı bir bulut (yeni geldi, taze) ve biraz turşu ile küfür ve selam söylenecek uzak dostlar var. koyayım mı hepsini?
yalnızca rakı

balkonumda bir çiçeklik yer ayırıyorum, balkonun genişliği bağlayıcı değilse de çiçeğin ortanca olmasını çok istiyorum, sahi sizi de -hiç çekinmeden hem- ortancalara benzetebilirim. sonra brezilya'dan gemiyle 34 saat ortancalar, nasıl olsa yolunu bulup yetiştirebilirim. onbeş saniye beenim tunusumdan burası, gözlerinizin renginde, manzaraya dalıp bunu unutabilirim -sürücü koltuğunda tehlikeliyim, egm mesajlarında bahsim geçiyor. bir de kötü huyum olsun, dönerle dünürü karıştırabilirim, hoş olmuyor, ateşte dikçesine kızartılan kayınvalideler, eltiler, yoğurt gene hiç mi hiç güzel durmuyor üstlerinde. sizin için kendimi yoğurda bulanmış bir aynada seyredebilirim.

sevgili market kasiyeri, here rakı aldığımda bana öyle bakmayınız!
barkodları tam okunmuyor, barkodlar benim dünyam
öyleyse siz bana aldırmayınız ve örgütlenmek diyee bir şey mi vardı barkodlardan önce
düşünür müsünüz barkod dövmesi yaptırmayı gönlünüze, seçeneklerimiz var, kartlarımıza bağlı

çocuk orman, hem kara şaraptan söz ediyoruz kara orman tadında, hem bilmiyorduk ki biz düşmanlıklarımızın diz boyunda aşklardan oraklandığını? kaldı ki kesinlikle aşık oluyorduk, bu da kuralı kulüplerimizin. o son bahiste hil yaptınız mı? ben sahicisinden bir joker çekeceğim bir sonraki el, keeinlikle çocuk doğurmaya meyilliyim, siz pas der miydiniz bir kereliğine? ve nedense bütün musluklar benimle konuşmayı reddetmekte, contalarını değiştirir miydiniz?

kapatmayı düşünüyoruz.
öyleyse son biraları iflas fiyatına verirsiniz?

bir yazıya nasıl bahşiş verirsiniz? benim garsonluğum bulunmamakta, daimi mutfak -külkedisi kesinlikle bir masal, çağıran olmadı daha çorba kasesini denemek için- bahşişler bana mı bahşiş, biraz çok yol parası -durakta mısınız hala? garonlar utanmaz mı bahşişten, ben ağzıma ne zaman gelse çikolata tadı, utanacağım yazmaktan ve piççe bir gülüş görürseniz, o kadar da masum olmadığımı sezersiniz. sahi üşenmediniz mi?

bambu masalar bakıyordum
"demirciyiz biz, demirciyiz biz. romantizmimiz yoktur, bilhassa defolmanız taraftarıyız" ya da levye!

bütün avrupa'nın 1 bölü 3'ü benim atalarımdır, bütün avrupa'daki serflrin yüzükleri benim eelimden çıkmadır. geçti gitti bu işler de ister miydiniz karbon çeliğinden olanını? bnim atalarım, bir dağı -hem adını bile koymadan- delivrmişler -eritenleri kaba bularak; o dağda bir gece yıldızlara bakarak... siz benim kim olduğumu bilmezsiniz, bilmiyorum öğreenmek istere miydiniz?

not to the face, not to the face!
kulağa çalışın, ileride çeekin cezasını.

çalamadığım enstrümanları gerçekten dert eder miydiniz?

kıvırcık kadar tararım saçlarınızı, siz şu öndeki halıya lütfeder miydiniz?

sofya, tamam da kurcalamayınız mektupları!
ve kuzum
tümünü göster