ihmal aydının en büyük günahıdır.

belki derdi 50li yılların düşünürü, hatta mesela decartes değil de sartrã© olabilir gibi. fakat akademi acayip bir popüler alan, dönem neyse onun saltanatı, haliyle sol daşşağı.

biz, zamanında okula ilk başladığımızda kurtuluş dinçer ders anlatıyor diyor ki:
"ideolojiler...."
arka sıralardan bir ergen elini kaldırmaya tenezzül etmeden:
"hayır yok öyle bir şey!"
ve kurtuluş hocamın cevabı:
"hah biri daha okumuş gelmiş felsefenin başlangıç ilkelerini"
ulen marksistler marksist olalı o kadar gülmemişlerdir, sınıf dediğim seçme marksist, örgüt toplantısı sanki, her siyasetten bir temsilci. bakın kurtuluş hoca dediğim kemikli bir adamdır, ödp'nin yargılandığı 96 tarihli davada kafasının kırılışını pekçoklarınız televizyonlardan izlediniz. ve bir gün çığrından çıktığında söylediklerini sadece o sınıftaki 20-25 kişi dinledi, tiz bir sesle:
"ben bu bölümün ortasında kantın anasına avradına söverim de kimse ağzını açamaz marksizm deyince..." kalanını söylemem, hocanın kitapları falan da vardır saygısızlık saylır. ama validesiyle ilgili sözler o vakit ağzından öyle bir içli ve samimi dökülüverdi ki. demek hakikaten çete gibiymişiz.

şimdi benim de din meselesine ve dindarlara takmışlığım olduğum sanılabilir elbette. bunu ramazanlara saklıyorum efendiler, hassasiyetinizin en derin ve ışık görmemiş yerlerine. ama hakikaten işler pek değişmiş, takıla takıla buna takıldım. sınıftaki kızların yarısı türbanlı bir kere, yani platonik aşk tutacak olsak yarısı elene. o da değil de erkeklerin de müslümanlığı bir mürtede hançer üşürmede. iki gündür yurtsever kardeşlerimle takılıyorum, onlar bile kafa tokuşturuyor, düşün hal-i pür mealimizi. geçtimdi geçtim.

neyse en son bir oldu tartıştım adam gibi. adam alenen dedi ki: "inanmayanlar da aslında bir şeye inanıyorlar" dedim ki...

siktir edin ne dediğimi de gerçekten ben dindarları 28 şubatı takip eden birkaç yıl ciddiye almıştım, hep onların da enteliyle mi sinüzit eylediydim? yahu popüler kültür ne fenaymış, 5 yıl önce milletin güldüğü tezler şimdi milletin temel tezleri oluyorsa... çığrımdan çıkıvermişim, fakat bunlar eskinin faşistlerine de benzemiyor, "kafir" deyip üstüme yürüyüverse ya, sol omuz zamanında kırıldıydı da (gene bu ibneler yüzünden) sağım acayip güçlü, yapıştıraydım bir tane sağlamından. neyse ne, hep o yavşak, "siz anlamıyorsunuz, size sadece allahtan şey diliyorum" diyen bilgiç bakışlı cehalet. geçen alıntıladım, bir daha uğraşmayacağım, nasıl diyordu adorno-horkheimer?

bugün bir kürt'e suriye macerası anlatıyorum; nereliyim, bulgaristan, e orada da halep'te de türkçe konuşuyorlar. ve hayır babam hayır, dinle ilgisi yok, inan daha az sikerler bizi bulgaristan'ın bulgarlar'ı senin bilcümle islam aleminden.
koca felsefe kala kala tarihten çakıl taşı toplayanların ve onlara ses çıkarmaya cesaret edemeyenlere kaldı ya, helal olmasın gene de.

bu arada hadi ben bu işlerden uzağım da koskoca laneth camiasından bir kişi ahmet abi'ye (şık olan) sahip çıkan iki kelam etmedi ya, bu da bizim ayıbımız olarak anıla.

hoşgörü ya hoşgörü, hoşgörelim garipliğimizi.

ne demiş gazali abimiz: "mantığı olmayanın imanı da şüphelidir"

kesinlikle sadece not: ben bu berkeley ibnesinisi çok bi acayip anladım da soruları anlayamadım tam. bir de amına kodumun çocuğu bizim zamanımızda berkeley'di -behey berkeley'di- ne vakit barkli oldu onu tam çözemedim.

önemli bir not: italik sistemini büyük koderimiz sistemimize eklemiş, iyi etmiş de nasıl kullanılacağını da anlataymış daha bir iyiymiş. ayrıca ilk kullanabildiğim vakitin ardından sağlam yazı yazacağım bu koda dair de daha kullanamıyorum beya.
tümünü göster