devamla yazan arkadaşlar olduydu da sonra nasılsa silmişler. ben filmi de boşverdim hikaye anlatasım tuttu. nereden; sıkıldım size aşk hayatımı, gönül maceralarımı anlatmaktan.

aga, beni istanbul'a transfer ettiler zamanında. başta mecidiyeköy'de bir eve yerleştirdiler, yanlış olmasın stillime yakın ama tanışmıyoruz o vakitler. kaldı ki o vakitler ilham perileri siksin bizi kesin boğardık birbirimizi. ev güzel nitekim, kombisi bile var. ama tadını çıkartırlar mı, mümkün değil. bu aralarda ne oldu ne de olmadıysa ben kendimi gop'ta buldum gop neresi, diye sorarsanız, istanbul ganası der ve üzülür geçeirm. gop'un da öyle tuncelili kısımları değil ama, bildiğin elma bahçesi, az daha nezihi su deposu. direk yarrağı yedik, v-pluslı olaydı bari halleri.
o vakit arada arada da ankara'ya varıp geliyorum. arkadaşlar soruyorlar haliyle (ankaralılar hem korkar hem sever istanbul'u, bir garip merak halleri vardır) istanbul'un nasıl olduğunu. demiş bulundum bir sefer "he işte bizim kayaş gibi", meraklandı bebeler, "deniz?", "ha" dedim "gop'ta bir acayip çinekop tutuyoruz sorma"

istanbul'u mu anlatacaksınız, gop'u mu. ben ne vakit su deposundan elma bahçesi'ne yürüsem ve ne vakit diyelim pazar olsa, bütün sokak araları çok bi' cocuk olurdu (bir kere daha istedim italik olmasını bunların). ben ne vakit fabrikalara bildiri dağıtsam çocukluktan yapışmış bir yapışkanlıkla karşılardı işçi kadınlar. ne vakit gop'ta güneş batsa ben bilirdim beşiktaş'ta bir manzara doğuyor.

filme dönersek; kızımız bilmiyor, izleyici bilmiyor!

2004'te falan bir arkadaşın bitirme tezi bir çeviri yaptık. arkadaş uzun yıllar yeraltında kalmış, dönmüş bitirecek okulunu. hocanın verdiği ödev en oryantalisti evrenimizin. dayu'nun melikşah'a yazdığı hükümdarname'yi çeviriyoruz, fakat ingilizce'den. bunca yıl okul sıralarında selçuklu, osmanlı, fevzili, recepli öğrettiler halbusi. ama biz hocanın sonrasında kitap olarak bastığı çeviriyi ingilizce'den yapıyoruz, yeah allah! biz doğu'da yaşayan batılılar mıyız, batı'ya komşu hakkı kek, börek taşıyan doğulular mı? belki hiçbir fikrimiz ok doğudan?

doğuyu bana sikindirik şarkılarla anlatıyorsunuz ya, küfürlerim sizinle olsun ya da anlayacaksanız: my swear with you! van'a gittim en doğu, karadeniz'i de çukurova'yı da gezmişliğim var. turst gibi değil, rehbersiz, zaman zaman oralarda kuraldışı tutuklanmaları göze alarak kendi başıma ve pek organize. gittim yani uzaklarına şarkın. ne kimse bana aşık oldu ela gözlerimde ne ben aşık olacak kadar yenebildim korkularımı. titredim her gidişimde, gece gece tek başıma afişler yaptım ki alınsam haberi olmaz bütün gazeteciler cemiyetinin. demek ki gittim doğuyqa da. ve istanbul'un gop'unu gördüm.

ama görmedim bu rahatlıkta anlatımı. kuzum, film çekiyorsunuz da taksim'den beş kere olsun dışarı çıktınız mı? bedeninizi sormuyorum, ruhunuz diyorum. ve inanıyorum tur rehberleri gezdirse sizi gop'ta oralar da çok enteresan gelecektir. bana sordunuz: hiç de ilginç değil gop, kürtle türk'ün aşkı ilginç değil, adamın sikini keserler, trajik demek yakışık alıyor.

soranlar olmuş aslı nedir diye, anlatayım. hatay dörtyollu bir ekip vardı. fena halde milliyetçi bir kökenden gelmelerine rağmen biraz sakinleşmişlerdi. bunlarla takılıyorduk zamanında. buradaki takılmak birlikte çalışmak, içmek gibi şeyleri kapsar. iş geldi gitti kürt meselesine vardı, bu hikayeyi o zaman anlattılar. bunların bir halakızı mı ne varmış, sen kalk kürt biriyle sevgili ol. neyse efendim bizim ekip işin içinde var mıdır bilmem de aile elemanı bir dağa kaçırıyor, dörtyol'da dağda bol. önce bir 15-20 kişi çocuğa tecavüz ediyor, en son penisini kesip ağzının içine yerleştirmek suretiyle öldürüyorlar. olay o yani, bir iki tanesi jandarmaya gidip durumu anlatıyor, kahraman vatan evlatları kontenjanından törenle cezalarını alıp aslanlar gibi yatıyorlar. daha da bana kürt-türk aşkı çekecekseniz bunu anlatmayan bir şey çekmeyin.
tümünü göster