yok bahis konusu olan oscar ödülleri değil. kuşkusuz o da bvahis konusu edilebilir, especially in 21. century. kaldı ki o tilki bile bir önceki yüzyıla aitti. sözkonusu olan o değil de hazır bahsi açılmışken çok fena sıçıyor son yıllarda akademi. o ne biçim ödül vermeler, filmler rezalet geriye bir işte aktrisleri törene getiren kıyafetlerin kritiği kaldı. bu yılın adaylarının birkaçını seyrettim; black swan süper, the fighter izlemelik, king's speech öh buçuktan eh. yine de sözkonusu olan o değil.

asıl sözkonusu olan diğer akademi. biliyorum hepimiz lise anıları anlatmaya bayılırız: hepimiz haşarıydık, yaramazdık, akıl beş karış havadaydık, falandık, filandık, hocaya şöyle demiştik ki... ama ben daha doğru dürüst duymadım, üniversitede hoca bozup da bunu anlatanı. duyduysam da kulak arkası (göz ardı gibi yani, hayır bahsi geçen fiil duymak ya) ediyorum. neden? çünkü birazcık adam olma gereği duyulur, bir böyle olgunlaşma falan. biraz da o sabahları çorap saç kontrolü yapan, sınıfa girince ayağa kaldıran hocalar değildir artık hocalar diye. her ne sebeptense insanlar akademiden içeri adımlarını atınca az daha efendi olurlar, hani köşeden platon çıkar bir şey olur hesabı.

21. yüzyıl bu konuda da tam bir alt üst oluş! kıyamete bir yıl kalmışken ve her nedense milenyum virüsü bir boka yaramamışken... nerden biliyorum; 13 yıldır profesyonal üniversite öğrencisiyim. bu dönem, iki yıldır kayıtlı olduğum dördüncü üniversiteme (atılıp döndüklerim hariç ha!) fiilen başladım. ders seçme, derse girme, hatta yanlış derse girme derken bugün iki tam derse iştirak ettim. durumlar fenafillah, öyle diyim. çoğunluk kadın, ama kadın demeye de dilim varmıyor, bildiğin kız çocuğu yahu, hepsinin tuhaf renkli ojeleri var. size tuhaf gelmeyebilir, ben ilk defa görüyorum, sanayi'de mavi, mor, kahverengi oje kullanan yok zira. erkek çocukları tam dallama, 2/3'ü galiba zaman okuru, eyvahlar. henüz sulu espri yapanına pek denk gelmedim o da yakındır. gerçi papyon takan (abartmıyorum!) bir doçent arkadaş (aynı okulda zamanında öğrencilik yapmışız, hem de aynı dönemde, düşün o doçent olmuş ben hala gencim) benimle inceden dalga geçti de sulandılar. yahu benim üstümde 5 kiloluk deri mont var, adam papyon takıyor, daha da benle dalga geçiyor, bak sen!

şimdi ben bir kısım hadiseyi buraya nakledeceğim ara ara. bugün sorulara takıldım. 20-22 yaşlarında sağlıklı bir genç insanın sorabileceği sorular, yapabileceği yorumlar mı bunlar arkadaş. sosyoloji tarihi, konu alman devletinin oluşumu ve aydınlanma bağlantısı, zaman okuru birinci dangalak:
"hocam, şimdi bence türkiye cumhuriyeti de öyle, hani siz demiştiniz (buralarda bir eveleme geveleme, düzgün cümle yok zaten) toplum mu devleti inşa eder, tersi mi, frankfurtta demişler (ne demişler belli değil ha). yani bizde de böyle yukarıdan, şimdi şimdi toplum tersine çeviriyor (ağlamazsan inanmayız). ama cumhuriyet tersine çevirmeydi bunu değil mi?"
konuşabilsem diyeceğim de, sanki evveli şirinler köyü mübarek, osmanlı'yı toplum yaratmış ya! ama ya hoşgörü toplumu, neresindense...

diğer zaman okuru salak, 18. yüzyılda felsefe, konu descartes'ın doğuştan ideleri ve spinoza, leibniz'de bunun belirsizleşmesi:

"hocam descartes ateistlere nasıl cevap vermiş"
burda konuştum hoca da tanıdık ya: "he ekşisözlükten entry girmiş. o devirde ateist mi var sanıyorsun sen, varsa da açığı yok, olanı yakıyorlar ne cevabı"
hoca (tanıdık ya):"aslında spinoza ateist yani bana kalırsa"
ben son kez: "etika 'tanrı vardır' diye başlıyor"

bu son kısmı sırf havam olsun diye anlattım ama yeminle böyle oldu be. bakalım önümüzdeki günlerde bizi ne sürprizler bekliyor. ayrıca kütüphanesinde diyalektik imgelem (martin jay) olup da vermeyenin laneth yazarlığını okurluğunu iptal ediyoruz.
saygılar...
tümünü göster