çıplak el boks teklifi dolayısıyla önce robi;
sosyalojik ve antropolojik nihayetlerin değişebileceğine hala inanıyorum çok şükür, bu nedenle haksızlığımı kabul etmiyorum. ama beri yandan işte tam da onların çoğunluk ve güçlü oldukları yerle ilgili sorunum. ramazan dediğim ve toplumsal içeriğiyle tarif etmeye çalıştığım (yazık ki anlaşılamamış) şey tam olarak bu. bunun belirgin biçimde kafamıza vurulması, gözümüze sokulması hali de değil üstelik, daha da ötede bunun yadsınmaz kabul edilme zorunluluğu. "susma zorunluluğu değil, istenileni söyleme" bir çeşit.

ha işin kendim yanımda rahatım aslında, ulu orta ateistlik iddia etmem, hatta mesai arkadaşlarım bilmez mesela, gerek de yoktur. "selamınaleyküm" diye selam verir, çocuğu olana "allah kabul etsin", su ikram edene "allah ölmüşlerinize kavuştursun" türü cevaplar veririm. ileri de giderim aleviyle alevi olur iç anadolu'da olursam "afiyet olsun" yerine "yarasın" derim örneğin. benim bir sorunum yok aslında. en azından senin bahsettiğin türde yok. içme özgürlüğü umurumda da değil farkındaysan, umurumda olan içme yasağı. ötesinde etiler'de büyümüş değilim ki ramazan nedir bilmeyeyim, "birader bi baksana" lafzını ilk defa işiteyim. benimki öyle kendini beğenmiş batılı ateizm değil, benimki nedir bilemedim, ama olmayanı söyledim.

sana kırıldım, ikinci sıraya attım vaymistırendırsınvay;
hatta bak o kadar ki tüm ismini zikrederek resmi bir hitap yarattım. teorik olarak savladığım ve davulcuya öfkem olmasa benim bile o kadar inandırıcı bulmayacağım, en azından yeterince temellendirilmemiş bir takım ithamlar karşısındaki tepkin bizatihi o teorinin kanıtı oldu farkında mısın? ilk yazdığın zaman ne kadar da naif bir müslümandın. ekmek teknesi'nin babası yahut sözgelimi 70lerdeki münir özkul'un 80 darbesini yemiş dinibütün olmuş hali gibi. tümüyle sen ve tanrı arasındaki muhteşem bağ, walt disney animasyonundaki ışıldaklı fantezi.

ama sonra üzerine alındığın için mi yoksa benim savladığım üzere mesele zorunlu biçimde toplumsallaştığı için mi bilmedim; bir anda reflekslerin ortaya çıktı. konu lümpenimiz 30 gün sıvazdan uzak durmasının yasaklanmasının meşruiyeti oldu. halbuki sen de farkındasın derdim bununla değil. derdim senin tepkinin uçlaşmış haliyle, oruç tutmamasının kefareti olarak 7 lira değil can vermiş kişilerin olduğu bir memlekette. ve üzülerek söylüyorum, fantastik bağın kalabalığın lirizmi içinde çok geçmeden buna dönüşebilecek kıvamdaymış, üzülerek söylüyorum. bu senin kişiliğin, birikimin ve insanlığınla ilgili değil, bu senin dahil olduğun din meselesiyle ilgili (inanç bireysel, din toplumsaldır). halbuki genç lümpenlerin durumuna gülüp geçebilirdin, daha olgun bir davranış olmaz mıydı? ve hatta daha da ileri gidip inançlılığının aziz nesin'i yargılayıp imha etmekten çok başka olduğunu, zaten inanmanın çok başka olabileceğini söyleyebilirdin. mutlu olurdum o vakit, bir kere daha umut doğardı içimde, heyhat kaçırdık.

müptedi ve müptela olabilirim, ama bunu teşhir etmek senin inancının kanıtı olmadığı gibi seni müptedi olmaktan kurtaran bir şey de değil. izninle daha az kızgın olduğun bir zamanda daha az kırgın bir halimle karşılaşacağını vaad ederek ayrılıyorum.

troll olduğum sanısıyla sevinen tüm okurlara ve saygıdeğer editörüme;
mesele benim neyi özgürlük olarak tanımladığım değil, mesele en arızalı, en uyduruk, en zararlı faaliyetin bile sizinki kadar özgür olabilme ihtiyacı.
tümünü göster