kaldırdığın külleri görme!
orada bir yerlerde emeklediğin halılar, orada bir yerlerde kırmızı üzerine geometrik aşklar. bak önüne, önünde bir şey olduğu mutlak inancıyla, kalktığın kadar otur ve bitli alnımı kaşımayı unutma sevgilim.

gül çehresinde götümün biraz biber yanığı sanki, bu esvaplar sıktığından belki; küsme: sana değil asla serzenişim. beni ne kadar uzak tutsan o kadar hırslanırım ve çatımda bir çift leylek gagası, inanır mısın?

kal dediğimde, gölgelerini bile topladın bavula, şimdi niye, nasıl bir lanetli ve nefret dolu coşkuysa çağırıyorsun beni? küllerim bile orada olurlardı o vakit, ama pasaport vesaire uzun işler ve adımı andığın yer madrid. gelsemi darılanım olur, kalamam.

kolala yakalarımı, belki resmi bir ziyaret icap eder pederine, belki benim anlamadığım kadar dantellerin vardır hazılıi belki kıblende bir hediyelik kanlı beşibiryerde, hazırlıklı olsun bileklerin! bağlarımı kaldırıp yokladığım bir kuplede beni sadece kendine hatırla, nefret etme. madem gidiyorsun.

yontmadığım suretlerinin rehberliği ve biliyorum, taze bedenler... korkma; ne söyleyecekerlim varsa da artakalan o zeytin gözlü çocuğu seveceğim dilimi yuvarlamadan. ergenliğine kadar emin ol.