hepten işsiz güçsüz kaldığımızdan mıdır nedir sağa sola bok atma faaliyetlerini yoğunlaştırdık. aslında ben bu film seyredip seyredip burun kıvıra kıvıra yazma işinden vazgeçsem de inci yazarı olsam daha hayırlı olacak. hiç değilse kimse yadırgamaz. ama dayanamıyorummm!
film işte öyle oluyor bir şeyler, kız var, bir çocuk var, o onu seviyor, o da ordan gidip görecek, istanbul var, günbatımı, gündoğumu istanbul manzarası, illa apartmanda oturan ermeni teyzeler, göçmen kürtler kötü yerlerde yaşar, memleketin doğusu çok acayip şuayip, yol çekimi yaptık, sümüklü çocuk, şalvarlı yaşlı çekimi yaptık, oldu oldu, güzel oldu. film işte öyle bir şeyler, araya ikide müzik sıkıştırıyorsun oluyor.

fakat esas sorun daha derinde, yani esasen başlığımız mesela "kürt filmleri ya da post oryantalist şahlanış" gibi bir şey de olabilirdi. yılmaz güney sinemasını geçersek ve geçersek tarık tarcanlı, "ışıklar sönmesin lo" istirhamlı dönemleri, bir de aralarda hülya koçyiğit'in sahne aldığı idealist öğretmen figürlerini kürtlerden bahseden esas filmler 90ların tam sonunda başlar, bunları en iyi kürtler çeker. ve cem karaca'yı bile isyan ettiren erotik filmler döneminde olduğu gibi yeşilçam bir şey bulunca bırakmaz ha bırakmaz. tek farkla ki bu filmlerin seyircisi türkiye şehirlerinde yaşamıyor zannedersem, geleceğiz buralara lo!

işin kıvam kazandığı dönem bizde bir an için savaşın yoğunluğunun düştüğü dönem, ama şahlanış 11 eylül sonrası. bir anda önce afgan, sonra iran ve sonra hep iran ama çokça da iran kürdistanı'ndan filmler sardı festivalleri. bırakın şimdi bana bar ağzıyla goy goy yapmayı, içinizde üç tane iran filmi izleyip de hakikaten muhteşem bulan, avrupa sinemasının gerçekten çok üstünde göreniniz var mı? samimi olalım, olmayacaksak inci ağzına dökerim işi. ne gösterir, ne anlatır bu filmler.

evet düşük bütçeyle zor koşullarda çekilmişlerdir. ama bu bir filmi güzel falan yapacak değil ha! yok fakir ülkeden çıkan sanat eserine özel meyil duyuyorsanız orada aramaya başlayalım oryantalizminizi. yok doğuyu toprak damlar, üç koyun, sümüklü çocuk, şalvarlı adamdan ibaret sanıyorsanız ya da sadece bu kısmı ile yetiniyorsanız varın gidin yiğidim, varın gidin başka kolonyal ellere, sebebiniz olmayayım. böyle bir van manzarası, bir otobüs yolculuğu çekimi size yetiyorsa, onun da kralını çeker hollywood, kalitelisi varken neden yoruyorsun kendini benim al atlı yiğidim.

dönelim marlon ve brandoya biraz daha rahat anlatalım. kızımız, tiyatrocu ve şişman (demek ki entelektüel bir birikimi var) ve politik bir tarafta duruyor (ne taraf olduğunu aydayamadık) ve çok seviyor ve istanbullu. fakat bu kızımız göçemen ve kaçak kürtlerin yaşadığı bir mezbeleliğin tuvaletlerini görünce pek bir şaşırıyor. yani istanbulu hiç görmemiş bir doğu köylüsü değil, doğuyu hiç bilmemiş bir istanbul köylüsü var elimizde. ve işte esas odur ki bu filmlerin tamamında izleyici ya o istanbul köylüsü ya da köln, paris, münih, zürih köylüleri. yahu istanbulun yarısı esenler, gop, dudullu ve kız sen istanbulun neresindensin ki bu kadar garip geliyor bunlar sana.

"kürt sineması, son zamanlarda kürtler tarafından çekilen kürt sineması, ama asla kürtler için çekilmeyen kürt sineması, sözüm sana: bize bunca zaman kürtleri öcü gibi gösterdin" diyebilirdi cem yılmaz, haksız olmazdı. bre gidin festival maymunları sizi, yok bakanlık sansür uygulamış da, yok tepki vermeliymişiz de, eyi o zaman bütçeyi oradan alma, bildiğin gibi çek, istediğin yerde göster. ama böyle iki tane uyduruk avrupalı'ya "interesting", "amazing" manzaralar, haller gösterdin diye sakın ha yılmaz güneyle falan kendini aynı kefeye koyma.

son olarak azalarak bitsin, fon müziği eşliğinde istanbul gün doğumu, istanbul gün batımı, hiç değilse cihangir teraslarından çekilmesin.
tümünü göster