tuhaf günler gelip geçiyor aslında tuhaf günler değil bu günler. kabullenilmişliğin tadını çıkartmaktır belki, zevk-ü sefasına dalmak da diyebiliriz buna.

at gibi çalışıp bütün hafta hiç birşey düşünmeden sanki pompei şehrinin ahalisi gibi bozulda bağlar yansın sepetler diyerekten haftanın bir günü ne olursa olsun felekten bir gececik olsun bile çalmak olabilir.

sıradanlığa özenmek diyebilir miyiz? hani en koyu anarsistler bile düzene gizliden bir hayranlık duymaları gibi.

tek başına lanetlenmektense ahaliye karışmak ve topu başka yerlere atmak?

zannetmiyorum.

düpedüz komedyenlik bu.

yakınmaya gerek yok.

şerefli bir meslektir komedyenlik. hiç olmazsa iyi bir komedyen olabilsek dünyaya belki zarafet kazandırabilirdik. ama beceremedik, hepsi bu kadar. kötü insan değiliz, kötü komedyenden başka birşey değiliz.

oysa dünyanın başına bela kesilen kabuslar vardır. o kabuslar yapmacıksızdır ve zarafetten nasiplerini alamamışlardır.

herneyse işte böyle birşeyler işte....

dünyayı güzelliğin ve komedyenlerin kurtaracağına bin canla inandım diyerek bu bahsi kapatıyorum. çoğu kişi bunun tersini söylese bile.