nedense son bir kaç senedir çılgınlaşma boyutunda haber kanalları patlaması yaşıyoruz. nerde ne zaman baksam her evin televizyonunda, kahvenede, herhangibi bir iş yerinde hatta vapurlarda bile haber kanalları yayın yapmakta.

detone tonlu muhabirler heyacanlı heyacanlı birşeyler anlatmakta avaz avaz çığıran fon müzikle ekranda görüntüler gelmekte geçmekte.

türkiye cumhuriyeti sınırlarında aşağı yukarı 15 tane haber kanalı var. normal yayın yapan televizyon kanallarını da hesaba katarsak müthiş bir sayı ortaya çıkıyor.

haber kanalları olsun olmasın demiyorum yine hobi olarak olsun diyorum ama birbirinin aynısı haberleri dinlemek bazen fena oluyor. gerçi bendeniz pek haber dinlemem çünkü haber dinleyen yahut izleyen kişiyi manipüle edebilir ve usunu bir kenara atıp otomatik tepki gösteresine sebebiyet verebilir. bendeniz otururum gazete okurum bu bana kafidir. diğer şeyleri pek umursamam çünkü dön dolaş aynı şeyler.

zaten türkiye cumhuriyetinde asgari 20 sene yaşayan bir kişi neyin ne olduğunu az çok tahmin etme kabiliyetine haiz olmaktadır.

birde şu var izleme işitsel mealikelerimiz biraz ilkel duygulardır. nasıl ki taş devrinde eski insanlar ateşi seyreder yahut tamtamları dinleyerek gaza gelirler işte günümüz insanıda televizyon seyredip ajans dinleyerek gaza gelmektedir.

oysa yazı boyutu dediğimiz şey bir soyutlamadır. bu soyutlamada kişi yazıyla arasında bir mesafe koyar. bu mesafede eleştirel aklını kullanır ve nesneleri gürültülerinden ayırır. bu yüzden dolayıdır ki yazı boyutunu daha çok tutuyorum.

şüphe yok ki germe gerdirme politikasını icra eden bireylerin en büyük silahı televizyonlardır. hele bu televizyonlar kendi safındaysalar organikseler ortalık daha karışır.

mesela son ekonomik kriz olduğu vakit bu kadar batan para nereye gitti diye kimse sormadı. gerçekten piyasada bu kadar değer aşımı olurken aşınan değerler nereleri ihsan etti bilen var mı?

yahut tahmin edebilen? zannımca bunu terennüm eden pek kimse yok. yahut bu soruyu sormamak belki daha iyi.

dünyada kara para olayları tam gazıyla gidiyor. el altından silah satışları vesaireler biz farkına varmadan bir takım kişiler vasıtasıyla akça pakça oluyor. ne olursa olsun bu ritüel hiç bir zaman bitmeyecektir.

zaten insanlık tarihinde savaş olmadan topu topu 30 sene geçtiğini bilmez değiliz.

çok iletişim hiç iletişim demektir. çünkü çok iletişim gürültüden başka birşey değildir. gürültü kaos demektir ve olguların net olarak ortaya dökülememesidir.

hani büyük diktatör filminde chaplin uçaklar ve radyo bizi yakınlaştıracağına daha uzaklaştırdı diyordu ya daha o günden şu anda yaşamış olduğumuz iletişim kirliğini sezmişmiydi bilinmez.

ama ne olursa olsun bu devr-i devranda en samimi inançların bile provakasyon olarak nitelenmesi uçsuz bucaksız korku hükümdarlığına giden kapının anahtarı değil midir?

ölümden korka korka yaşasan ne çıkar?

harami var deyu korku verirler,
benim ipek yüklü kervanım mı var yahu?