öyle taşlar öyle başlar yardı, öyle dağlara öyle karlar yağdı ki, dağa taşa ilişemez olduk daha. aha, şu yaşıma dek savunduğum ne varsa hepsini satıyorum. tanesi elli kuruş.

***
yalnızlığa sarılıp durmayın. etrafınızda bulundurabildiğiniz kadar insan bulundurun. salak malak ayırt etmeyin. ister insanlığın yüz akı, isterse hayvanın önde gideni olsunlar, yine de bulunsunlar. onlar sizin skalanız. kötü'nün ne kadar kötü olduğunu görmezseniz, iyi'nin ne kadar iyi olduğunu nerden bileceksiniz? bir bakmışsınız, doğru bildiğiniz şeyler, aslında o kadar da doğru değillermiş.

***
aşka kıymet verin. aşk, sizi bütün saçmalıklardan soyutlayandır. dikkatinizi bir sürü gereksiz şeyin üstünden alıp tek bir gereksiz şeyin üzerinde toplar. akşam kafanızı göğsüne koyacağınız birini bulundurun. diğerlerinden bi farkı olmasa da, birine aşık olun. aşk nasılsa, size onu sanki dünyanın en güzel şeyiymiş gibi gösterir. sizi öyle büyüler ki, yapacağınız şeylerin bir açıklaması olur hiç değilse. o da başınıza mutlaka bir çorap örecektir ama, hiç değilse götünüze girenlerin bi anlamı olur. aşk size ne yaptırırsa yaptırsın, aklı başında aptallıklarınız kadar pişmanlık duymanız mümkün değil. hanginiz gerçekten pişmansınız, söyleyin.

***
sigarayı bırakın. yazık değil mi ciğerlerinize?

***
sanal alem başka, gerçek dünya başkadır. bu kadar ciddi olmayın. yazdıklarımıza bakıp bir şey sanmayın bizi, nasıl yazıldıklarına kendimiz de şaşırıyoruz. bizim işimiz gücümüz yok. dinleyenimiz soranımız yok. takılabileceğimiz arkadaşlarımız yok. dışarı çıkamadığımız için dışarıyı içeriye getiriyoruz. mastürbatörüz, doğru; malzememiz olmayın.

***
iyilik yapmayın. kimseye iyilik yapmayın olm. ne bakıyorsunuz öyle mal mal.

***
yok artık deyip durdunuz bir sürü şeye. bu kadar da olmaz dediniz ama oldu. batmaz dediğiniz gemiler, battı. bitmez dediğiniz masallar, bitti. işler yine her zamanki gibi yürüdü; kazanan yine kazandı, kaybeden daha sıkı kaybetti.

ya bunu kabullenin, ya da kabullenmiş gibi yapın.