bu kadar karışık bir hadise değil, hatta konuyla yakından ilgilenen alim benhur bin mehmedül seyyah, işlerin ne şekilde yürüdüğünü bir meselle açıklamıştır. önce o meseli alıntılayalım sonra kendi görüşlerimizi bunun üzerine bina etmeye çalışacağız:

"üç kadın arkadaş bir kaza sonucu aynı anda hayatlarını kaybedip cennete giderler. cennetin kapısında onları karşılayan melek:

- sizin burada uymanız gereken tek bir kural var: ördeklere dikkat edin sakın üstlerine basmayın, der.

sonra kapı açılır üç kadın cennete girerler. gerçekten de etraf ördek doludur. üstlerine basmamak adeta imkansızdır. dikkat etmesine rağmen kadınlardan biri kazayla bir ördeğin üstüne basar. hemen bir melek belirir. yanında son derece çirkin bir adam vardır. kadını kolundan adama kelepçeler ve

- ördeğin üstüne basmanın cezası olarak sonsuza kadar bu çirkin adama kelepçeli olarak yaşayacaksın, der.

ikinci gün kadınlardan biri yine kazayla bir ördeğin üstüne basar ve melek anında yanında çok çirkin bir adamla gelip onları kadına ceza olarak birbirlerine kelepçeler.

üçüncü kadının gözü bu olaylardan çok korkar. diğerlerinin akıbetine uğramamak ve sonsuza kadar çirkin bir adama kelepçelenip yaşamamak için her attığı adıma çok dikkat etmeye başlar. aradan aylar geçer ve hiçbir ördeğin üstüne basmaz. derken bir gün bir melek belirir. bu kez yanında boylu poslu inanılmaz derecede yakışıklı bir adam vardır. melek hiçbir şey söylemeden yakışıklı adamla kadını kelepçeler ve yine birşey söylemeden çeker gider.

kadın mutluluktan uçmaktadır. o güne kadar gördüğü en yakışıklı adamla kelepçelenmiştir. adama döner ve:

- ben acaba ne yaptım da sonsuza kadar senin gibi yakışıklı bir adamla birlikte olmayı hak ettim? diye sorar.

adam suratı asık bir şekilde cevap verir:

- vallahi seni bilmem ama ben az önce bir ördeğin üstüne bastım."

...

işte yukarıdaki meselde de görüldüğü gibi hak teala çirkinlik ve güzelliği gerektiği kıvamda insanlarda birleştirmiş, kimisine bahşettiği dış güzelliği kimisine iç güzellik olarak vermiştir. böye olduğu için votkayı bol yaratmıştır. dalga geçtiğimi sananlar ulemaya cennette şarabın varlığını danışabilirler, cennette şarap vardır ve haram değildir, eminiz votka da az değildir. işte bütün bunlar bir araya gelince teori tutarlı hale gelmektedir, sağından solundan eğip büküp onun tekil yönlerini tartışanları ise cehennemin azap dolu yolları ve ateşleri beklemektedir.

ve fakat bu dünyadaki tercihlerinizi yaparken de neye bakarak yapıyorsunuz? eş olarak seçeceğiniz kişinin endamına, boyuna posuna aldanıp güzel huyları, imanı, edep ve erkanı bir yana mı bırakıyorsunuz? yahut mala mülke kanıp danny de vito tipli dwarflara mı varıyorsunuz? buna rağmen bir yandan tedbiri elden bırakmaz, dininizin şartlarını yerine getirirseniz en iyisini de yapmış olursunuz zira o boylu poslu ya da paralı herif zaten imansızın biri olduğundan yanlış kutuyu tercih edecek ve hep kırmızı açtırarak ebesinin şeyini görmeye cehenneme gidecektir. demek ki nedir bu dünyada mekan, ahirette iman.

bir diğer husus ise ilahi adalettir. misal ben şahsım adına çirkin bir adamım, ama hep güzel kızlara denk geldim, lakin bu güzel kızlarla konuşacak pek bir şey de bulamayınca ve çok sıkıldığım ortaya çıkınca kıçıma tekmeyi yedim. ilahi adaletin öngörüsü nedir, bu güzel kızlara zamanında boşandıkları için kendileri gibi güzel ve biraz daha aptal eşler ayarlanacak, bana da artık cehennemde şöyle tina turner tipinde bir şeyler verecekler al konuş diyecekler. muhabbet ehliyiz, aynı kazanda pişmişiz deyip dalacağız sohbete. ilahi adaletin işleyişi böyle oluyor.

son bir husus daha var böyle cinsellikten falan hoşlanmayanlar için dile getirilmeli: ilgili surelerde cennette ne erkeklerin aletlerinin söndüğü ne de kadınların tahriş olduğu gibi bir şeyler de okumuştum ve çok ciddiyim. yani öyle başım ağrıyor, başka tarafım kasılıyor, inmedi, kalkmadı yok, sabaha kadar mokoko!

tüm bu bilgiler ışığında aklı başında insan evladına sesleniyorum: "see you in hell baby!"
tümünü göster