bir şey duydum. kafam karıştı. kafam zaten yeterince karışıktı. çorba oldu. aslında başka şeyler yazmak istiyordum. bre melun'a sevgi dolu bir nick altı, ya da z'ye sıkı bir ayar döşemek istiyordum mesela. ama dedim ya, kafam kazan gibi. kazan demişken, zıplayan yeşil şeye uzanan eller kırılsın. kafamda zıplayan bir sürü top var. top demişken... hahaha neyse.

diyorlar ki bu dünyada kimle evliysen öteki dünyada onla beraber oluyormuşsun.

şimdi, konu okurların tümüne hitap eden bi konu değil. hani öteki dünya filan, böyle şeylere hepimiz inanmıyoruz. bu dünyaya bile inanmıyoruz kimimiz. yani mahşer, cennet, cehennem falan, bu yazıyı bunlarla ilgilenmeyenler okumasın. mevzu zaten yeterince karmaşık, iyice karıştırmanın alemi yok.

öteki bir dünyaya inanan insanlar için bu dünyada bir takım uygulamalar var malum, dini nikah da bunlardan biri. erkeklerin üç kadınla daha evlenebiliyor olması filan da var. bakın ben böyle şeyleri kabul edebiliyorum. hatta benim için hiçbir duygusal sakıncası yok. herhangi bir yuvaya dördüncü olmakla birini ilk ve tek elden almak arasında bi fark göremiyorum. yani, bu konuyu isterseniz ayriyeten tartışabiliriz, burada daha önemli bi konu var.

cennetteyiz. var sayalım. sınav sorgu vs... ne varsa bitmiş gitmiş. sefasını sürmeye gelmişiz oraya. böyle bir yaşama biçimini kafam pek almıyor haliyle. mutlak bir mutluluktan bahsediyoruz. peki ama benim yanımda istediğim adam da beni yanında isteyecek mi, ya da istemediğim biri beni isterse ben ne olacağım, özgür iradenin o yaşamdaki konumu nedir, gibi sorular, çok daha karmaşık bir takım başka mevzuları açıyor. bu dünyadaki kafayla idrak edemeyeceğim şeyler bunlar, ama bu kafayla düşünmek istiyorum şu anda birkaç şeyi. orada zaten sorun olmayacaktır, buna eminim, bu yüzden buradayken sorun edebilmek, endişelenmek istiyorum. istemediğim bir şeyleri istemekten korkuyorum. dünyadaki kayıtlarımıza bakabilecek miyiz, acaba? bakabileceksek buraya birkaç isim sıralamak isterim. kendileriyle başka bir dünyada pek yakın olmaktan mutluluk duyarım aklsjakls.

hayat bu. buradaki yani. her şey olabiliyor. işler istediğimiz gibi gitmeyebiliyor. genelde bir b planımız oluyor bu yüzden. yoksa bile, yani plansız da olsa, o "b" kendini mutlaka gerçekleştiriyor. bir şeyi elde edemeyince başka bir şeyi elde ediyoruz mesela, yettiği de oluyor. idare ediyoruz yani bir şekilde. ama mevzu bi ayakkabı, bi araba filan olduğunda sorun değil de, bi insan olduğunda sorun oluyor. biri bizi sevmiyorsa başka birini seviyoruz, ne yapalım, ölelim mi yani de... mevzu tam da orada işte. bize bunu kabullendiren, içimizi ferahlatan, efkarımızı değilse bile közümüzü söndüren bir şey var; öteki dünya var, böyle sonsuuuz. orada bir kavuşma fikri var, hani her sevip kavuşamayan bunun ne demek olduğunu idrak etmiştir, kitaplara geçmiştir, filmlerde söylenmiştir, şarkılar türküler... teselli etmiştir de etmiştir.

onu diyorum işte. sizin bi mahşerde buluşma planınız vardı ya, puff olmuş o. bu dünyada kavuşamayan öteki dünyada da ebesininkini görüyormuş. anca. yok öyle değil, bi dakka. yani başka biriyle evlenmemiş olanlar orada ne halt edecek, bu kısmı duymadım. ölmeden boşanılırsa sorun da olmuyormuş hem. net olan tek şey, evli olarak ölenlerin orada da evli olarak devam edecekleri. enteresan olan kısım da bu. yani evliliğin aşkla zorunlu bir bağı olmadığını düşünürsek, hatta birliktelik işlerinin aşksız daha güzel yürüdüğünü de kabul edersek, "mutluluk" kavramını bu işe karıştırmamamız gerekmiyor mu? yani, "mutsuz olmama durumu"na "mutluluk" demezsek, mutluluğu basite indirgemezsek, aşksız bir mutluluktan bahsedilebilir mi? sorunsuzluk diyelim, huzur diyelim hatta, iyilik sağlık diyelim, ama "mutluluk"? biraz iddialı bir tanım değil mi sizce de?

bakın bu konu sandığınızdan daha ciddi bir konu. bu dünyada benim için onyedinci onsekizinci sırada gelen bir mevzu, orada da aynı sırada olacak diye bir şey yok. bi düşünün. iş yok, güç yok, geçim derdi yok, kira yok, fatura yok, hastalık yok, ölüm yok... e? sonsuz bir hayat boyunca en önemli işimiz fingirdemek olacak gibi görünüyor. hahah, korkunç bir fikir gibi geliyor ama muhtemelen orada o kadar da korkunç görünmeyecek. kimsenin eşinden şikayet etmeyeceğini de göz önüne alırsak, benim bu dünyadaki kaba görgüsüz göbekli kel kocam orada nasıl görünecek misal bu konuya hiç girmiyorum bile. (tipsiz edit: bu bölümle ilgili telefon yağıyor. hayali kocamla ilgili bu tasvir beni güzellik düşkünü, cinsiyetçi filan yapmış. empati yapabilenler çok kızmışlar. "sen çok mu güzelsin"den "önemli olan ruh güzelliği"ne kadar türlü çeşit derin mesaj. cennette böyle mesajlar gelmesin, böyle tipler çıkmasın istiyorum.)

özellikle kadınları uyarmak lazım. hani istedikleri kişiyle değil de, istendikleri kişiyle evlenirlerse diye. çünkü erkekler yine isterlerse +3 falan. yani kadroda boşluk var, orada istenilen adaylarla tamamlanabilir. ama kadınlar yine tek eşli görünüyorlar, bu yüzden buradayken bir şeyler yapmaları lazım. "aman üç günlük dünya nolcak" deyip biriyle evlenmek başka, o herifle sonsuza kadar dip dibe yaşamak başka. bu dünyanın şartları çerçevesinde verilmiş bir kararın ceremesini sonsuza dek çekmesinler. karılarını gerçekten seven tüm kocaları da, onları ölmeden önce boşamaya davet ediyorum; boş olsunlar, boş olsunlar, boş olsunlar.

bu tür şeylere inanmayan birilerinin eğlenceli ağzından yazılmış bir yazı gibi görünebilir. ama değil. öyle olsaydı elim ayağıma dolaşmazdı di mi. yeterince zor olan kimi dünya işleri daha da zorlaşmazdı. hem tanrı aşkına, deli gibi severek/sevişerek evlenmiş bile olsanız, fiziksel düşünmeyin lütfen de, sonsuza dek aynı insandan gelecek olan gına fikri, hey allah'ım, karışık koca kafamı senin işlerine niye sokuyorum bilmiyorum. gidiyorum. ama allah'ım, joaquin evlenmezse nolur benim olsun nolur nolur.
tümünü göster