ya da sonbaharda istanbul'da bir antiemperyalist direniş...

uzaktaydım katılamadım, yüzyıllık iznimin bir bölümünü kullandım.

bir yakınım vardı içlerinde, belki bin belki beş bin yakınım vardır da gerçekten bir yakınım vardı içlerinde. ne işi olduğunu sormadım, taş olup yağmış başlarına şaşırmadım, hayranlığımı gizledim. ilk gün gaz yemiş doyasıya, anneannesinin bulgurları kadar leziz, bir doymadan yemiş gazları, taş atmış mıdır, telefonda sorulmaz, atmıştır tahminimce, eline sağlık. ilk gün çok gaz yemiş sormadım.

içeride konuşmuşlar, dünyanın fosilyakıtları tükeniyormuş, petrolü, doğalgazı, yerleri doldurulamıyormuş.

tam galatasaray'ın ordan geçerken bir daha karşılaşmışlar ork taburlarıyla, beşinci günün şafağı gibi bir molotof aydınlanmış, rohan atlarının nallarıyla ezilmeseler bile dünyayı yönetmenin o kadar kolay olmadığını öğrenmişler, yakınım anlatıverdi. renkler, sesler ve kokular varmış, istanbul'un sonbaharı. ekledi; bazı dangalak karılar çizme giymeye başladı diye gülüvermiş, panzerin sularını bilemeden.

içeride karbon gazlarının sebep olabileceği daha büyük felaketlerin bahsi geçmiş, zirve vadisinin hemen 20 km kuzeyi dahil ve güneydoğu asya ve afrika savanları ve okyanusları güney amerika'nın ve kuzeyi uzak adaların hep tehlike altındaymış. seller, tipiler, kuraklık ve durakta sevgili beklemeler kapıdaymış.

duşu zor bulmuştur gece yakınım. duştaki biber gazı etkisini bilirmisiniz? bütün gün üzerinide durduğundan on kat daha fazla rahatsızlık verir derinizden çözülürken, sanki ilk atıldığı an gibi gözyaşartıcılığı üstünde...

içeride önümüzdeki yılın mali işlerini konuşmuşlar, 30 ila 50 bin çocuk ölümü muhtemelmiş 2010'da, mekanın camları kaplı olduğundan gözleri yaşarmamış.

sabah erkenden çıkıp mevzide yerini almış yakınım,elinde sirkesilimonu, taşları sordum, söylemedi; zaten yakınım diye demiyorum söyletemezler*(*attila ilhan). şişli alışık olduğu yer, yerini almış. ilk saldırı, ilk geri çekilme, ara sokaklarda bir lili marlen türküsü ya da edith piath, bilmezler nasıl aradık limon ile sirkeyi. sonra istanbul'un sonbaharı işte, romanların bütün olmaz işlerinin yaşandığı, sürprizlerin saklı kaldığı sonbahar, basmışlar aramışlar üstünü tem'e doğru çıkarken. limon ve sirke bulmuşlar, ah benim deli yakınım, ne dese beğenirsiniz:
" salata yapacaktım, duydum buralarda çok hıyar toplanmış"
almışlar...

içeride... içeride salata yaparlar anca, duyduk istanbul'da çok hıyar toplanmış, çok dalimon, sicilleri kabarık.

bana camlar demeyin, bana bir şey demeyin, adam gözünü kırpmadan kaç çocuğun öleceğini peydahlıyor, bana ceylan bile demeyin.

yakınım: commandante!