ellerini yak, sonra savur pencereden, yukarılara. tenin erimeden arınmadığı bir rüya bu, yoksa korkuyor musun? yoksa kaçıyor musun? ardına gözden gölgeler taktım, senden hep bir adım öndeler. senden hep bir nefes önceler. iki parça uykunun arasında çöktüm boğazına, sakın bağırma. kolları kesilmiş oyuncak bebekler aldım büyüdün de sana. ağzı bozuk birkaç cevap bıraktım başucuna, bir tane fırlat, kim lüzumsuz bir soru sorarsa. bir tane damlat, gözlerinden dudaklarına. o kadının aynısından iki odada da birer tane varmış gibi, birden dur orda. kapının kolu elinde, dizlerin yok. ayakların yerden ne kadar aşağıya inebilirse, duvarlar o sesi ne kadar tutabilirse, o ev daha kaç yıl yıkılmadan kalabilirse, o kadar zaman bekle; içerde senden başka kimse yok. koridorun sonundan kendine bakıyorsun. yanında yatınca uykusunu kaçırıyorsun. sanki o perdeleri hiç açılmayan odada, bundan seneler önce ya da sonra, yine uyumamak için yarışıyormuşsunuz gibi... eninde sonunda hep o var. her evin bir odasında hep o var. bir de koridorların sonunda diğeri işte. ona doğru koşarsan odalardan birine girip kayboluveriyor, sonra uyanıyorsun ki yatağın başucunda. tek istediğim bilmem neydi diye başlayan cümleler kurma. gerçeğin dili yok, ağzını arama. saçlarını yak, sonra savur bacadan, yukarılara. akışın bir adım geriye yürümediği bir dünya bu, yoksa duruyor musun? yoksa susuyor musun? kulaklarına sesten küpeler taktım. senden hep bir hece öndeler. senden hep bir şarkı önceler.