sonra fark ettim ki
su akıyor, rüzgar esiyor, yağmur yağıyor
herşey yine ve aynı şekilde oluyor..
öyle bir yere geldim ki
sıcak ve soğuk, aşk ve nefret, savaş ve barış
üşümek ve sonra ısınmak gibi..
gitsem ayrılık olur, kalsam çöl..
gidersem bende hasret olur ve belki beni sevenler de özler ama
anladım ki özlemden hiç kimse ölmüyor, ama ben ölüyorum..
nefes alıyorum, önemsiyorum ve gitmek istiyorum..
anladım ki hasret yeni bir aşk`a kadar sürüyor..
sewdiklerim ve beni sewenler,
bağışlağın su akıyor ve ben gidiyorum...

mum yanıyordu.. kimbilir seviyordu belki mum ışığında oturmayı.. ama bilir miydi ki mumun alevi evi saracak ve bir daha dönemeyecek.. tuncay akdoğan ismini belki bir çok kişi bilmez ama şarkıları hep dilden dile dolaşır.. işte bir tanesi.. hazar yani bir "bir nehir ki ömrüm"..

bir nehir ki ömrüm
taşır bin yıllık kavgasını
yurtsuz aşklarımın
bir nehir ki ömrüm
yüreğim baş eğmez bir haylaz
bir nehir ki ömrüm..
buzun ateşe değdiği zaman
terin toprağa
gülün yaprağa
işığın suya değdiği zaman
dudaklarım gözlerinde
aşkı içeceğiz..
bir mavzer buğusunda loy
gözlerim kıyısında
hazarın büyüsünde
soğan kırıp zafere
aşkı içeceğiz