bi sabah kalkarsın mutluluk avuçlarında.

bi sabah kalkarsın mutluluk uzaklarda.

öyle ince bir tını ki, onca gürültünün arasından nasılda büyükçe bir çabayla çekip çıkarmıştın oysa... hem sen hak etmiştin bunu. nice zamandır bekliyordun, üstelik kimseye kötülüğün dokunmamıştı değil mi? neydi bu hayatın seninle alıp-veremediği? senin beklentin belliydi de, onun senden beklentisi neydi acaba? tamam belki mutluluğu hak etmiyordun ama mutsuzluğu da hak etmiyordun(!) kim ne derse desindi, sen çok büyük bir haksızlığa uğramıştın! offf ne çok sorular... ama amaçsız değil ki...

.......

"ruhunda oluşan yırtığın sebebini arıyorsan boşuna! faili sensin zaten. sebebi de sende gizli. o içeride cereyan yapadursun sen çektiğin acılara kılıf aramak yerine dersini al" der hep büyükler. oysa koca bir yalandan başka nedir bu? neyin dersi? ödediğin bedeli sorgulamak hakkın sanıyorsun ama bu da bir yalan. sana verilenle yaşamak ve bu kadarıyla yetinmek zorundasın. fazlasını istersen bu oluyor işte sonun! iyi bir kalbin varsa bize ne, dünya bununla ilgilenmiyor. bi kere yaradılışa ters. bebek doğar, kilo alsın, uzasın istenir. emekler yürüsün istenir. okula gider, başarı bekleriz. evlenip,yuva kurabilir. çocuk yapamadıysa başarısız sayarız. sebeplerinle gelme bize, sonuçlarını kap da gel! sen "ama ben..." diye cümle kurmaya devam edeceksen, yırtığın büyür gün be gün... büyü artık. bu bir oyun değil. hayat bu işte.

peki ne yapmalı? sorgulamadan yaşayınca büyümüş mü oluyoruz? yoksa daha da mı küçülüyoruz? "bana ne sebeplerden,sonuçlardan" dersem, bu yüzeysellikle geçirdiğim zamana yaşamak mı diyeceğim?

denge nerede? kurmak ne zor anne... yaşamak ne zor şey anne...