kelimelerin kifayetsiz kaldığı anlarda karşıma çıkar hep;
-peki ya sonra?
-nasıl yani?
-yani sonra?
-sonrası bir hüzün.. ve ne yapacağını, ne düşünmen gerektiğini bilememenin verdiği kahrolası bir boşluk.. "içimde dolaşan alkol gibi sana gitgide sarhoş oluyorum".. olmamalı, yapmamalı.. ama olmuyor alamıyorum aklımı rengini düşlerden almış gözlerinden..

theope der ki*(*tam metni hatırlayamıyorum.. sarhoştum); "sen beni köle pazarından almadan önce benim bir sevgilim vardı.. her zaman ülkemizi sevmediğinden, kaçmak istediğinden söz eder dururdu.. sonra savaş çıktı.. gidelim, kaçalım dedim bu sefer o istemedi.. ülkede kalıp savaşmak istedi.. sonra, savaşta öldürdüler onu, bana da tecavüz ettiler, sattılar.. sen beni köle pazarından aldın, ama bana hiç dokunmayıp sadece heykelimi yapmayı seçtin.. sen benim heykelimi yaparken ben mehmetle*(*burada mühim olan isim değil:)) beraber oldum.. sonra sanki beni kaçırmışlar gibi onunla beraber ülkeden kaçtım..tam 7 yıl.. ama mehmet kral olmak isteyince ben geri döndüm sanki kurtulmuş gibi.. ve 7 yıl sonra döndüğümde sanki beni onca zaman arayan sen değilmişsin gibi sadece heykelimi yapmaya devam ettin.."

sonra; dokunuşlar hiçbir şeyi değiştirmez hayatta.. kaldığımız yerden devam ederiz yaşamaya.. biraz eksik ama yaşamak zorunda olduğumuzu bilerek..
tümünü göster