2002 yılında ulucanlar'da yatan bir arkadaş anlatmıştı. 9. koğuş'ta kalıyorlar, cezaevinin en dibinde, küçük bir koğuş. öbür tarafı müşahade olduğu için 9. koğuşun malta trafiği pek seyrektir, günde 3 kere meydancı, bir o kadar da gardiyan geçer. dolayısıyla sıkıcı bir yerdir. bir gün avlunun demir kapısına vurulmuş, mazgaldan görebildikleri kadarıyla 1.50 boylarında bir ihtiyar varmış maltada. diyalog şöyle:

- buyur amca, bir şey mi istedin?
- evladım şey soracam...
- sor amca, buyur.
- burası neresi?
- 9. koğuş amca.
- ...
- siyasi erkek koğuşu.
- tamam da burası neresi yavrım?
- neresi mi ulucanlar amca?
- olm tamam da neresi burası, neresi?
- ...
- nerdeyiz biz?
- ankara'dayız amca, cezaevinde.
- haaa, tamam yavrım.

bazen kantine yahut görüşe giderken gördüğüm bir ihtiyar geldi aklıma. dört ayaklı bastonları bilirsiniz, işte bu ihtiyar bunlardan iki tanesi ile güç bela ilerler, çok zaman da bir duvara yaslanıp saatlerce beklerdi. altı sürekli ıslak olurdu. ayakları tutmadığı, zihni pek işlemediği halde orada tutulması için çok korkunç bir suç işlemiş olmalıydı.

hayır! sorduk öğrendik, amcanın damadı bir işler çevirmiş, kaçakmış da amcayı almışlar onun yerine, suçu da yıkmışlar üstüne. damadı gelirse "belki" salacaklarmış.
adalet sistemi... çok komik, demokratik bir ülkede adalet sistemi intikamcılık üzerine kurmuştur, kamu suçludan intikam alır. daha az demokratik bir ülkede adalet sistemi suçu engellemek üzerine kurulmuştur, birilerinin ibret için cezalandırılması ne kadar ağır olursa suç o kadar bastırılacaktır. her koşulda adalet sistemi suçun işleniş süreci ile ilgili değildir, kadının gözleri bağlı olduğundan.

filiz gülkokuer, erol zavar, güler zere... acaba onların durumu ile bakıldığında demokrasimiz ne durumda. demokratik bir ülkede miyiz, yoksa daha az demokratik bir ülkede mi? salıverilseler hangisi olunacak, ibret mi verilecek intikam mı alınacak? zafer üskül, sağolsun, koğuşları gezmiş, abartılıyormuş, bodrum kat değil zemin katmış, çarşaflar her gün değiştiriliyormuş. peki ama siz hiç bileğinizden yatağa kelepçeli öldünüz mü? ben öldüm! zorla müdahaleye direndiği için (32 kiloydu cenazesi, brüt) iki eli yatağa kelepçelenen ali koç öldü. ölüm raporu tamamlanmadığı için ölüsü 4 saat yatağa kelepçeli bırakılan fatma hülya tumgan öldü. koca ülkenin demokrasi kriterleri de vicdanı da öldü.

güler, ölecek, içeride kalırsa. güler, tahliye edilirse de ölecek, ama güler'in yatakta kelepçeli geçen her gününde biz de ölüyoruz ve adalet kanıtlıyor kendi demokrasisini. bana açılım yapmayın, bana kelepçe takın.
sakın açılım yapmayın, her birinde geride bıraktığımız günahlarımız daha çok ölüyor, bileklerinden kelepçeli yataklara, bodrum değil zemin katlarda.
tümünü göster