gezer levanten bahçeler
kolu örümcek dövmeli denizci, kızsa deniz kudurur
öyle kendi halinde bir serüvenci

soyundan soyunup da ifateriyelik bir varmaya kalkışsa
adalar çağırır onu, çağırır yar sokar koynuna
yoksa adalara bakan tepelerde mi kandilsiz gecesi

gözlerini bağladıklarından olanakları sınırlı
gemileri yakanlara öfkeli -kibriti lakin pek ukala-
ve dünyayı bir güle yakacak kadar gamsız
elleri benzemez denizci eline, kahve fincanı tutarken nasırsız -yokluk acısı da bilmedi pek-

ne tarih tahsil etti ne de söyledi hipokratın yeminini, bildi kendi tarihçisine sahip olmanın gerekliliğini, mızıkçılık yaparken aşağı rio'dan bir izlandalı terminal aşıklarına özenip de öpüverdi, çok bir merdivenler vardı, pek yükseldiler bir anda, gemi tayfası şaşakaldı. leylak desen kendi rengini bilmez, ağlamaz da buzlu ülkelerin kızları.

senkronsuz konuştu, sevişmesi senkronsuz ve dahi yolu da haritasız
madalyası olsa takmazdı, belki gizli bir gururdur, kapandaki peyniri kırmak kadar
kapanı parçalamaya tenezzül etmedi daha
gizli bir kıyamet büyütür fakat
koparacak onu da sakanın kanatlarını yolduğu gibi
koparacak bütün koşullu hünerleri bildiği
bütün kemikleri bilediği
telefon defterlerini yırttığı gibi
kavanozun açılmayan kapağına bıçak sokmak sana dokunmak,
delikanlı;
yamacında bir yer bırak
koksa da olur belki biraz kahve telvesi.
tümünü göster